Ege Ünv. Zir. Fak. Bitki Koruma Bl.
Fitopataloji Anabilim Dalı
Veriticillium Solgunluğu
Türkiye'de zeytin yetiştiriciliğinde mevcut zararlı ve hastalık sorunlarına ek olarak Verticillium solgunluğu olarak bilinen ve ağaçlarda kısmi dal kurumalarına veya tam kurumaya neden olan bir hastalık daha kendini göstermeye başlamış-tır. Verticillium dahliae isimli bir fungusun neden olduğu bu hastalık aslında ülkemiz zeytinliklerinde 70' li yıllardan beri bilinmektedir ancak son on yıl içerisinde özellikle taban arazilerde kurulmuş, sulama olanağına sahip, genç zeytinlik tesislerinde, üreticileri çok kaygılandıracak bir yaygınlığa ulaşmıştır. Bu nedenle Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Adnan Menderes ve Ege Üniversiteleri Ziraat Fakülteleri ve TARİŞ AR-GE Müdürlüğü bu konuya araştırma ve çiftçi eğitimi düzeyinde eğilme gereği duymuşlardır.
Verticillium solgunluğunun zeytin ağaçlarında oluşturduğu iki farklı belirti vardır. Bunlardan ilki, kış sonundan ilk baharın ilk aylarına kadar gelişen ve kendini daha çok sürgün ve dalların kuruyarak ölmesi olarak belli eden akut solgunluktur. Belirtiler önce yaprakların renginin açılması, sonra kahverengiye dönerek uzunlamasına geriye doğrı kıvrılması ile başlar. Eğer uçlardan geriye doğru kuruma ve ölüm çok hızlı gelişir ise bu durumda 'inme' adı verilen ve ağacı tümden ölüme götüren ağır bir tablo ortaya çıkar. Diğer belirti ise ilkbaharda akut solgunluk belirtilerinden sonra ortaya çıkan ve yaz aylarına doğru yavaşça gelişen kronik solgunluk belirtileridir. Ancak bu defa kuruma ilk olarak çiçeklerde meydana gelir. Çiçekler ölür ancak sürgünlerin üzerinde asılı kalırlar. Daha sonra bunu hastalıklı dallar üzerinde bulunan yaprakların renginin donuk yeşile dönerek dökülmesi izler. Dallar çıplaklaşır, sadece sürgün uçlarındaki yapraklar kalır. Hastalıklı sürgün ve dalların kabuğu kırmızımsı kahverengi olur ve içteki iletim dokularıının rengi de koyulaşır. Kronik solgunluğun akut solgunluktan bir diğer farkı da bundan etkilenen zeytin ağaçlarının yıllar içerisinde, hastalık şiddetinin yavaş yavaş azalmasına neden olacak biçimde bir iyileşme sergilemeleridir.
Zeytin ağaçlarında solgunluğa neden olan bu fungus mikrosklerot adı verilen dayanıklı yapılar oluşturur. Bunlar sayesinde toprakta, her hangi bir konukçu bitki olmasa da çok uzun yıllar hatta onbeş sene kadar canlılığını sürdürebilir.
Verticillium solgunluğunun zeytin ağaçlarında oluşturduğu iki farklı belirti vardır. Bunlardan ilki, kış sonundan ilk baharın ilk aylarına kadar gelişen ve kendini daha çok sürgün ve dalların kuruyarak ölmesi olarak belli eden akut solgunluktur. Belirtiler önce yaprakların renginin açılması, sonra kahverengiye dönerek uzunlamasına geriye doğrı kıvrılması ile başlar. Eğer uçlardan geriye doğru kuruma ve ölüm çok hızlı gelişir ise bu durumda 'inme' adı verilen ve ağacı tümden ölüme götüren ağır bir tablo ortaya çıkar. Diğer belirti ise ilkbaharda akut solgunluk belirtilerinden sonra ortaya çıkan ve yaz aylarına doğru yavaşça gelişen kronik solgunluk belirtileridir. Ancak bu defa kuruma ilk olarak çiçeklerde meydana gelir. Çiçekler ölür ancak sürgünlerin üzerinde asılı kalırlar. Daha sonra bunu hastalıklı dallar üzerinde bulunan yaprakların renginin donuk yeşile dönerek dökülmesi izler. Dallar çıplaklaşır, sadece sürgün uçlarındaki yapraklar kalır. Hastalıklı sürgün ve dalların kabuğu kırmızımsı kahverengi olur ve içteki iletim dokularıının rengi de koyulaşır. Kronik solgunluğun akut solgunluktan bir diğer farkı da bundan etkilenen zeytin ağaçlarının yıllar içerisinde, hastalık şiddetinin yavaş yavaş azalmasına neden olacak biçimde bir iyileşme sergilemeleridir.
Zeytin ağaçlarında solgunluğa neden olan bu fungus mikrosklerot adı verilen dayanıklı yapılar oluşturur. Bunlar sayesinde toprakta, her hangi bir konukçu bitki olmasa da çok uzun yıllar hatta onbeş sene kadar canlılığını sürdürebilir.
Mikrosklerotların büyük bir kısmı toprak yüzeyinde ya da toprağın üst katmanlarında bulunurlar. Bu nedenle sulama ve yağışların neden olduğu yüzeysel su akışı ile kuvvetli rüzgarlar hastalık etmenini çevreye dağıtabilir. Ayrıca hastalıklı bitkilerden dökülen yapraklar da rüzgarla uçuşarak komşu tarlaları bulaştırabilirler. Bütün bu yayılma yollarının dışında hayvan gübresi, karıkla ve salma sulama ile tarım makinalarının neden olacağı bulaşmayı da gözardı etmemek gerekir. Fidanlıklarda etmenle bulaşık filiz, sürgün ve anaçların, yeni zeytinliklerin tesisi sırasında ise hastalıklı fidanların kullanılması hastalığı temiz ve uzak bölgelere bulaştırır.
Zeytin Verticillium solgunluğu en yaygın ve şiddetli olarak kendini 0-10 yaşlı genç tesislerde göstermektedir. Etmen 50 yaşından daha yaşlı ağaçları çok ender olarak yakalar. Ayrıca, daha önceden pamuk, domates, patlıcan gibi V. dahliae' ye duyarlı bitkilerin yetiştirildiği topraklarda tesis edilen zeytinliklerde hem daha sık hem de yüksek şiddette solgunluk oluşmaktadır.
Yazının başında da belirtildiği gibi hastalık ülkemizde 'yeni' değildir. İlk kez 1972 yılında kayıtlara geçtiğine göre en azından 40 yıla yaklaşan bir süredir zeytinliklerimizde bulunduğunu tahmin edebiliriz. Ancak, özellikle son yıllarda Ege bölgesinde yeni zeytinlik tesislerin kurulmasının hız kazanmasına paralel olarak daha çok dikkat çekmeye başlamıştır. Türkiye' de bu hastalığın Batı Anadolu' daki yaygınlık durumu, zeytinliklerin yakalanma oranı ve şiddetini belirlemek üzere Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü ile TARİŞ AR-GE tarafından iki yıl süren bir survey çalışması yapılmıştır. Ayrıca bu araştırmaya, hastalık ile tesis özellikleri ve yetiştirme tekniği arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla bir üretici anketi de eklenmiştir.
Batı Anadolu illeri Aydın, Balıkesir, Çanakkale, İzmir, Manisa ve Muğla' da yer alan ve 'taban' karakterindeki alanlarda tesis edilmiş zeytinliklerde 1998 2000 yılları arasında yürütülen bu araştırmada, survey alanında hastalığın yaygınlık oranı yaklaşık % 55 olarak saptanmıştır ki bu da bize ziyaret edilen zeytinliklerin yarısında hastalın mevcut olduğunu göstermektedir. Solgunluk görülen zeytinliklerde ağaçların hastalığa yakalanma oranının ise ortalama % 0,9 olduğu belirlenmiştir. Bu oran hastalığın bulunduğu zeytinliklerde neredeyse her 100 ağaçtan birinin solgunluğa yakalandığını işaret eder ki, çok yıllık bir kültür bitkisi için bu hiç de önemsiz bir oran değildir. Ancak sevindirici olan bir husus, hasta ağaçlarda hastalık şiddetinin çok yüksek olmadığının, genelde tek dal kurumaları düzeyinde bulunduğunun gözlemlenmiş olmasıdır.
Yürütülen anket çalışmasından elde edilen ilk önemli sonuç tesis biçimi ile hastalığın yaygınlığı arasında kurulan ilişki olmuştur. Anket sonuçlarına göre bölgede yeni zeytinliklerin artık fidan kullanılarak tesis edilmeye başlandığı açıkça anlaşılmış ve hastalık da en yaygın olarak (% 75) bu tarz zeytinliklerde saptanmıştır. Ancak yine de bu bulgudan yola çıkarak hastalığın yalnızca fidanlıklardan alınmış bulaşık fidanlarla yayıldığını iddia etmek çok doğru değildir. Çünkü sökülmüş delicelerle tesis edilmiş zeytinliklerde de ortalama yaygınlık oranından ( %55 ) daha yüksek bir oranda (% 69) hastalığa rastlanmıştır. Ancak yine de ülkemiz zeytin fidanlıklarında Verticillium dahliae' nin varlığını saptamaya yönelik araştırmalar yürütmek gerekli görülmektedir.
Zeytinlerde Verticillium solgunluğunun sulanan bahçelerde daha yaygın olarak görüldüğüne dair yerleşmiş bir kanı mevcuttur. Bu nedenle anket çalışması sırasında bahçesinde hastalık mevcut olsun veya olmasın bütün üreticilere sulama yapıp yapmadıkları sorulmuştur. Yanıtlara göre sulama ile hastalık çıkışı arasında doğrudan bir ilişki kurmak kolay olmamıştır. Çünkü hastalık görülen zeytinliklerin % 41' inde, görülmeyenlerin ise % 20' sinde sulama uygulandığı anlaşılmıştır. Yani oran daha düşük olmakla birlikte Batı Anadolu' da hastalık görülmeyen bahçelerin bir kısmında da sulama yapılmaktadır.
Ankette yer alan bir soru da, hastalık görülen ve görülmeyen zeytinliklerde, tesisten önce varolan doğal bitki veya kültür bitkisinin niteliği ile ilgiliydi. Survey alanında hastalık saptanan 61 zeytinliğin %52' sinin yerinde daha önce fundalık, çalılık, ormanlık ve çayır gibi doğal vejetasyonlar ile susuz tarım arazilerinin bulunduğu görülmüştür. Buradan da anlaşılacağı üzere geçmişinde, etmenle doğrudan ilişkilendiremeyeceğimiz bir ön
Zeytin Verticillium solgunluğu en yaygın ve şiddetli olarak kendini 0-10 yaşlı genç tesislerde göstermektedir. Etmen 50 yaşından daha yaşlı ağaçları çok ender olarak yakalar. Ayrıca, daha önceden pamuk, domates, patlıcan gibi V. dahliae' ye duyarlı bitkilerin yetiştirildiği topraklarda tesis edilen zeytinliklerde hem daha sık hem de yüksek şiddette solgunluk oluşmaktadır.
Yazının başında da belirtildiği gibi hastalık ülkemizde 'yeni' değildir. İlk kez 1972 yılında kayıtlara geçtiğine göre en azından 40 yıla yaklaşan bir süredir zeytinliklerimizde bulunduğunu tahmin edebiliriz. Ancak, özellikle son yıllarda Ege bölgesinde yeni zeytinlik tesislerin kurulmasının hız kazanmasına paralel olarak daha çok dikkat çekmeye başlamıştır. Türkiye' de bu hastalığın Batı Anadolu' daki yaygınlık durumu, zeytinliklerin yakalanma oranı ve şiddetini belirlemek üzere Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü ile TARİŞ AR-GE tarafından iki yıl süren bir survey çalışması yapılmıştır. Ayrıca bu araştırmaya, hastalık ile tesis özellikleri ve yetiştirme tekniği arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla bir üretici anketi de eklenmiştir.
Batı Anadolu illeri Aydın, Balıkesir, Çanakkale, İzmir, Manisa ve Muğla' da yer alan ve 'taban' karakterindeki alanlarda tesis edilmiş zeytinliklerde 1998 2000 yılları arasında yürütülen bu araştırmada, survey alanında hastalığın yaygınlık oranı yaklaşık % 55 olarak saptanmıştır ki bu da bize ziyaret edilen zeytinliklerin yarısında hastalın mevcut olduğunu göstermektedir. Solgunluk görülen zeytinliklerde ağaçların hastalığa yakalanma oranının ise ortalama % 0,9 olduğu belirlenmiştir. Bu oran hastalığın bulunduğu zeytinliklerde neredeyse her 100 ağaçtan birinin solgunluğa yakalandığını işaret eder ki, çok yıllık bir kültür bitkisi için bu hiç de önemsiz bir oran değildir. Ancak sevindirici olan bir husus, hasta ağaçlarda hastalık şiddetinin çok yüksek olmadığının, genelde tek dal kurumaları düzeyinde bulunduğunun gözlemlenmiş olmasıdır.
Yürütülen anket çalışmasından elde edilen ilk önemli sonuç tesis biçimi ile hastalığın yaygınlığı arasında kurulan ilişki olmuştur. Anket sonuçlarına göre bölgede yeni zeytinliklerin artık fidan kullanılarak tesis edilmeye başlandığı açıkça anlaşılmış ve hastalık da en yaygın olarak (% 75) bu tarz zeytinliklerde saptanmıştır. Ancak yine de bu bulgudan yola çıkarak hastalığın yalnızca fidanlıklardan alınmış bulaşık fidanlarla yayıldığını iddia etmek çok doğru değildir. Çünkü sökülmüş delicelerle tesis edilmiş zeytinliklerde de ortalama yaygınlık oranından ( %55 ) daha yüksek bir oranda (% 69) hastalığa rastlanmıştır. Ancak yine de ülkemiz zeytin fidanlıklarında Verticillium dahliae' nin varlığını saptamaya yönelik araştırmalar yürütmek gerekli görülmektedir.
Zeytinlerde Verticillium solgunluğunun sulanan bahçelerde daha yaygın olarak görüldüğüne dair yerleşmiş bir kanı mevcuttur. Bu nedenle anket çalışması sırasında bahçesinde hastalık mevcut olsun veya olmasın bütün üreticilere sulama yapıp yapmadıkları sorulmuştur. Yanıtlara göre sulama ile hastalık çıkışı arasında doğrudan bir ilişki kurmak kolay olmamıştır. Çünkü hastalık görülen zeytinliklerin % 41' inde, görülmeyenlerin ise % 20' sinde sulama uygulandığı anlaşılmıştır. Yani oran daha düşük olmakla birlikte Batı Anadolu' da hastalık görülmeyen bahçelerin bir kısmında da sulama yapılmaktadır.
Ankette yer alan bir soru da, hastalık görülen ve görülmeyen zeytinliklerde, tesisten önce varolan doğal bitki veya kültür bitkisinin niteliği ile ilgiliydi. Survey alanında hastalık saptanan 61 zeytinliğin %52' sinin yerinde daha önce fundalık, çalılık, ormanlık ve çayır gibi doğal vejetasyonlar ile susuz tarım arazilerinin bulunduğu görülmüştür. Buradan da anlaşılacağı üzere geçmişinde, etmenle doğrudan ilişkilendiremeyeceğimiz bir ön
zeytinliklerde de bu hastalık görülebilmektedir. Ancak daha önce pamuk, asma, incir ve sebze gibi Verticillium dahliae' nin konukçusu olan bitkilerin yetiştirildiği 24 zeytinliğin 20 tanesinde bu hastalığın mevcut olduğu saptanmıştır. Yani öncesinde, etmene duyarlı olmayan bitkilerin bulunduğu zeytinliklerde de hastalık görülebilmekle birlikte Verticillium solgunluğu, daha önce duyarlı kültür bitkilerinin yetiştirildiği arazilere kurulan bahçelerde çok daha yaygın olarak problem oluşturmaktadır.
Bütün bu bilgilerin ışığı altında, zeytinde Verticillium solgunluğuyla mücadele etmenin hiç de kolay olmadığı anlaşılacaktır. Bunun en iyi yolu tesisten önce ve sonra önemli oranda kültürel önlemleredayanan entegre bir strateji izlemektir.
Zeytinlik tesisi öncesinde karşımıza çıkan en önemli iki unsur sağlıklı üretim materyali ve etmenle bulaşık olmayan topraktır. Uzun yıllar boyunca hastalığa duyarlı bir konukçu örneğin pamuk yetiştirilen etmenle bulaşık bir arazide hiç beklemeden zeytinlik kurmak, yaratacağı sonuçlar açısından hiçbir sürpriz taşımaz. Böyle bir zeytinlikte er geç Verticillium solgunluğu görüleceği çok açıktır. Ancak daha önce de değinildiği gibi etmenin toprakta bulunan mikrosklerotlarının çok uzun yıllar boyunca canlılıklarını sürdürebildikleri unutulmamalıdır. Ancak bulaşık bir araziyi bölgesel olarak toprak solarizasyonu ve chloropicrin ile fümigasyon yoluyla nispeten temizlemek mümkündür. Fakat chloropicrin henüz ülkemizde ruhsatlı değildir.
Zeytinlik tesisinden sonra da uygulanabilecek bazı yöntemler vardır. Örneğin zeytin ağaçlarındaki doğal iyileşme ağaçlara tek tek uygulanacak toprak solarizasyonu ile teşvik edilebilir. Yunanistan ve İspanya' da bu yöntemle olumlu sonuçlar elde edilmiştir. Ülkemizde halen Manisa ilinin Akhisar ilçesinde ağır solgunluk belirtileri gösteren bir zeytinlikte ilk defa bir solarizasyon denemesi yürütülmektedir.
Bu hastalığa dayanıklı çeşit veya anaçların belirlenmesi hastalıkla mücadele açısından kuşkusuz çok büyük bir önem. taşımaktadır. Ancak ülkemizde bu konu henüz araştırma aşamasındadır.
Zeytinlikte uygulanan sulama ve toprak işleme hastalık çıkışında çok önemli bir etkiye sahiptir. Derin ve ağaca çok yaklaşan bir sürüm köklere zarar vereceği için etmenin ağaca girişini kolaylaştırır. Sulanmayan zeytinliklerde de Verticillium solgunluğunun çıkması mümkündür. Ancak salma ve karıkla sulamanın bahçe içinde etmeni taşıma ve bulaştırmadaki rolü araştırmalarda kesinlikle ortaya konmuştur. Bu nedenle en azından hastalık görülen bahçelerde ve tabi ki yeni tesislerde damlama sulama teşvik edilmelidir.
Türkiye' de halen Zeytinde Verticillium solgunluğuna karşı ruhsatlandırılmış bir ilaç mevcut değildir. Zaten dünyada bu hastalıkla ile kimyasal mücadele amacıyla şimdiye kadar yürütülen çalışmalar mevcut fungisidlerden hiç birinin hastalığın kontrolünde yeterli olmadığını göstermiştir.
Ankette yönelttiğimiz bazı sorularla üreticilerin hastalık hakkındaki kanaatlarini ve bu sorunla nasıl başa çıkmaya çalıştıklarını da öğrenmeye çalışmıştık. Bahçesinde Verticillium solgunluğu görülen üreticilerin % 75' i bu hastalığın kaynağı hakkında hiçbir fikir yürütememekteydi. Üstelik bu hastalığın fungal bir nedene bağlı olabileceğini düşünen üretici sayısı ise sadece iki kişiydi. Ancak dikkat çekici diğer bir nokta ise üreticilerin % 80' ninin bu belirtileri en fazla 3 yıldan bu yana gözlemlemeye başladıklarını belirtmeleriydi. Buradan hastalığın bölgede henüz çok yakın bir geçmişe sahip olduğu ortaya çıkmaktadır. Yine de hastalığı tanıtmak ve mücadelesinde etkili olabilecek yöntemleri öğretebilmek için Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı yayın teşkilatınca hem üreticilere hem teknik personele yönelik bilgilendirme toplantıları yapılması kanımızca çok faydalı olacaktır.
Sonuç olarak uzun yıllardır varlığı bilinse de, Verticillium solgunluğu Batı Anadolu zeytinliklerinde son yıllarda bu ağaca duygusal olarak da çok bağlı olan bölge üreticilerini üzen ve kaygılandıran bir yaygınlık sergilemeye başlamıştır. Zeytincilik sektöründeki gelişmeler sonucunda, belli bir sermaye yatırarak daha modern zeytinlik tesisleri kuran ya da mevcut ağaçlarına daha özenli bir bakım uygulamaya başlayan bölge üreticilerinin karamsarlığa düşmesine engel olunabilmesi için bu hastalığın biraz daha önemsenmesi ve özellikle de tarım teşkilatına bağlı araştırma kuruluşları ve ziraat fakültelerince hastalığın mücadelesine yönelik araştırmalar yapılması çok gereklidir.
Bütün bu bilgilerin ışığı altında, zeytinde Verticillium solgunluğuyla mücadele etmenin hiç de kolay olmadığı anlaşılacaktır. Bunun en iyi yolu tesisten önce ve sonra önemli oranda kültürel önlemleredayanan entegre bir strateji izlemektir.
Zeytinlik tesisi öncesinde karşımıza çıkan en önemli iki unsur sağlıklı üretim materyali ve etmenle bulaşık olmayan topraktır. Uzun yıllar boyunca hastalığa duyarlı bir konukçu örneğin pamuk yetiştirilen etmenle bulaşık bir arazide hiç beklemeden zeytinlik kurmak, yaratacağı sonuçlar açısından hiçbir sürpriz taşımaz. Böyle bir zeytinlikte er geç Verticillium solgunluğu görüleceği çok açıktır. Ancak daha önce de değinildiği gibi etmenin toprakta bulunan mikrosklerotlarının çok uzun yıllar boyunca canlılıklarını sürdürebildikleri unutulmamalıdır. Ancak bulaşık bir araziyi bölgesel olarak toprak solarizasyonu ve chloropicrin ile fümigasyon yoluyla nispeten temizlemek mümkündür. Fakat chloropicrin henüz ülkemizde ruhsatlı değildir.
Zeytinlik tesisinden sonra da uygulanabilecek bazı yöntemler vardır. Örneğin zeytin ağaçlarındaki doğal iyileşme ağaçlara tek tek uygulanacak toprak solarizasyonu ile teşvik edilebilir. Yunanistan ve İspanya' da bu yöntemle olumlu sonuçlar elde edilmiştir. Ülkemizde halen Manisa ilinin Akhisar ilçesinde ağır solgunluk belirtileri gösteren bir zeytinlikte ilk defa bir solarizasyon denemesi yürütülmektedir.
Bu hastalığa dayanıklı çeşit veya anaçların belirlenmesi hastalıkla mücadele açısından kuşkusuz çok büyük bir önem. taşımaktadır. Ancak ülkemizde bu konu henüz araştırma aşamasındadır.
Zeytinlikte uygulanan sulama ve toprak işleme hastalık çıkışında çok önemli bir etkiye sahiptir. Derin ve ağaca çok yaklaşan bir sürüm köklere zarar vereceği için etmenin ağaca girişini kolaylaştırır. Sulanmayan zeytinliklerde de Verticillium solgunluğunun çıkması mümkündür. Ancak salma ve karıkla sulamanın bahçe içinde etmeni taşıma ve bulaştırmadaki rolü araştırmalarda kesinlikle ortaya konmuştur. Bu nedenle en azından hastalık görülen bahçelerde ve tabi ki yeni tesislerde damlama sulama teşvik edilmelidir.
Türkiye' de halen Zeytinde Verticillium solgunluğuna karşı ruhsatlandırılmış bir ilaç mevcut değildir. Zaten dünyada bu hastalıkla ile kimyasal mücadele amacıyla şimdiye kadar yürütülen çalışmalar mevcut fungisidlerden hiç birinin hastalığın kontrolünde yeterli olmadığını göstermiştir.
Ankette yönelttiğimiz bazı sorularla üreticilerin hastalık hakkındaki kanaatlarini ve bu sorunla nasıl başa çıkmaya çalıştıklarını da öğrenmeye çalışmıştık. Bahçesinde Verticillium solgunluğu görülen üreticilerin % 75' i bu hastalığın kaynağı hakkında hiçbir fikir yürütememekteydi. Üstelik bu hastalığın fungal bir nedene bağlı olabileceğini düşünen üretici sayısı ise sadece iki kişiydi. Ancak dikkat çekici diğer bir nokta ise üreticilerin % 80' ninin bu belirtileri en fazla 3 yıldan bu yana gözlemlemeye başladıklarını belirtmeleriydi. Buradan hastalığın bölgede henüz çok yakın bir geçmişe sahip olduğu ortaya çıkmaktadır. Yine de hastalığı tanıtmak ve mücadelesinde etkili olabilecek yöntemleri öğretebilmek için Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı yayın teşkilatınca hem üreticilere hem teknik personele yönelik bilgilendirme toplantıları yapılması kanımızca çok faydalı olacaktır.
Sonuç olarak uzun yıllardır varlığı bilinse de, Verticillium solgunluğu Batı Anadolu zeytinliklerinde son yıllarda bu ağaca duygusal olarak da çok bağlı olan bölge üreticilerini üzen ve kaygılandıran bir yaygınlık sergilemeye başlamıştır. Zeytincilik sektöründeki gelişmeler sonucunda, belli bir sermaye yatırarak daha modern zeytinlik tesisleri kuran ya da mevcut ağaçlarına daha özenli bir bakım uygulamaya başlayan bölge üreticilerinin karamsarlığa düşmesine engel olunabilmesi için bu hastalığın biraz daha önemsenmesi ve özellikle de tarım teşkilatına bağlı araştırma kuruluşları ve ziraat fakültelerince hastalığın mücadelesine yönelik araştırmalar yapılması çok gereklidir.