25 Şubat 2011 Cuma
24 Şubat 2011 Perşembe
FOOD FİGHT
Gıda savaşı gıda üretimi ile ilgili tarihi ve son yarım yüzyıl boyunca Amerika'nın yeme alışkanlıklarında ortaya çıkan güzel ama doygunluk hissi olmayan amerikanların tabiriyle "FAST FOOD ( HAZIR GIDA ) " bazı kişilerin bu hazır gıdalara karşı başlattığı gıda savaşı ve gıda konusunda aynı görüşlere sahip Alice Waters, Dan Kuaför, Wolfgang Puck ve Michael Pollan gibi armatör gıda ile bir dizi görüşme için tedavi edilir yemek pişirmek ve yemek benim gibi tesadüflere katıldıklarını Bu bizim ve bugün bildiğimiz kimi kesimin yolu Amerikalılar dükkanda bazı değişikliklerde çalışmakta ve mevsimlik gıda hareketinin yarattığı insanlar ön sırada yer alır.
Yönetmen Chris Taylor açıkça Richard Nixon altında Earl Butz, Tarım Sekreterini de suçlamaya çalışıyor.Sayın Butz ucuz yiyecek ve güvenilir bir kaynak ile amerika kamu sağlama sorumluluğu ile suçladı.Onun cevabı gıdalar büyüyen daha geniş bir küçük yerel çiftçi kalıntısı sonuçlarından çiftçilerin az sayıda mısır ve bol büyümeye sahip olduğuydu.Mısır şimdilerde Amerikanlıların yediği gıdalarda önemli bir hammeddeye sahip olduğu belirtiliyor.
Ben filmde röportaj sırasın bu gözalıcı şeylerin tümünü seyrediyordu, yanında gittiğiim kocasınınhuzusuzluğundan farkındaydı.Chez Panisse veya Spago az yemek yemeği göze alamaz ve güneşli California, yıl boyunca çiftçi pazarlarının topraklarda yaşamıyor.Sadece "Bu çok elit" diyerek bitirdi kelimeyi kullanan röportaj kadınlardan biri, olduğu gibi.
23 Şubat 2011 Çarşamba
Gıdaları Saklamanın Püf Noktaları
Muz saklama
Muzları ayrı saklayın, çünkü bir meyva kasesinde başka meyvalarla birlikte saklandıkları zaman diğer meyvaların çürümesine neden olurlar.
Mantar saklama
Mantarları taze tutmak için, onları buzdolabinda bir kağıt torba içinde saklayın. Kullanmadan önce yalnızca bir kağıt havluyla silin. Soymaya gerek yoktur.
Armutu saklarken
Sapları yukarı doğru gelecek şekilde dizin, bozulmasını geciktirmiş olursunuz.
Bal saklama
Kahvaltı sofralarının vazgeçilmez yiyeceği olan balın saklama koşullarına dikkat edilmezse şekerlenir ve besin değeri kaybolur. Bu yüzden bal kavanozunu sıcak olmayan serin ve karanlık bir yerde saklamak daha iyi olacaktır. Gün ışığı alan bal bozulur. Ayrıca kavanozun kapağı açık kalırsa nem alır ve tadı acımtrak olur.
Çikolatayı saklarken
Çikolata çok dayanıklı bir besin maddesi değildir. İçindeki yağ ve kakao uygun şartlarda saklanmazsa çabuk bozulur. Bu nedenle çikolatayı, serin ve karanlık yerde muhafaza edin.
Limonun saklanması
Kesik limonun saklanması - Limonun üzerine tuz dökün. Böylece limon ikinci bir kullanıma kadar kuruyup bozulmadan saklayabilirsiniz. - Bir fincan tabağının içine biraz sirke koyun. Kesik kısmı sirkenin içinde kalacak şekilde, limonu bu tabağa yerleştirin. Bütün limonun saklanması - Limonları bir kaba doldurup tamamen örtülene kadar üzerine tuz dökün. Böylece, limonları hiç bozulmadan birkaç gün saklayabilirsiniz. - Limonları su dolu bir kaba koyup bu suyu hergün değiştirerek de tazeliklerini koruyabilirsiniz.
Marmeladı saklarken
Saklama kavanozunun üzerine yanmış şeker dökün. Daha sonra kavanozun kapağını kapatın.
Marulların uzun süre taze kalması için
Bir saat su dolu bir kapta tutun. Sonra buzdolabına açık kısmı aşağı gelecek şekilde yerleştirin. Bu şekilde on gün saklayabilirsiniz.
Maydanozları saklarken
Maydanozlarınızı kuru olarak kıyıp uzun süre muhafaza edebilirsiniz. Böylece hem her zaman kullanıma hazır olur, hem de uzun süre yeşil halini korur. Kıyılmış maydanozu yemeklerin içinde kullanabileceğiniz gibi yemeklerin üzerinde süsleme amaçlı da kullanabilirsiniz.
Meyveleri taze tutmak için
İçlerine herhangi bir cins yaprak serpip saklayın.
Parça etleri saklarken
Biftek ya da bonfile gibi parça etleri toplu halde buzluğa kaldırmayın. Birbirlerine yapışırlar. İki parça alıp pişirecek olsanız bile, bütün etlerin çözülmesini beklemek zorunda kalabilirsiniz. Kaldı ki, çözüldükten sonra kullanılmayan etler tekrar dondurulmaz çünkü hem lezzetinden hem de besin değerinden çok şey kaybeder; ayrıca mikroorganizma ürer. Dilimlerin her birini zeytinyağı ile hafifçe yağlayın. Sonra birer veya ikişer dilimler halinde naylonlara sarın ve buzluğa koyun.
Patateslerin filizlenmesin önlemek için
Patates torbasının içine birkaç adet yeşil elma atın.
Peynirin uzun ömürlü olmasını istiyorsanız
Peynirin havayla temasını kesmek için ağzı kapalı bir kaba koyduğunuzda terler. Bunu önlemek için, peyniri kapattığınız yere bir parça şeker koyabilirsiniz. Peynirin buzdolabında kurumaması için ıslak bir tülbente sarın. Kurudukça tülbenti tekrar ıslatın.
Sandviçleri saklarken
Artan sandviçleri atmak yerine bir süre daha taze olarak saklayabilirsiniz. Bunun için, sandviçleri taze ve yıkanmış kuru kıvırcık salata yaprağına sarın. Bir tabağa koyup üzerini hafif nemli bir bezle örtün. Bu şekilde buzdolabına kaldırın.
Sarımsak kokusu ve saklanması
Sarımsaklı bir yemek yedikten sonra nefesinizin kokmaması için; - Maydonoz yiyin, - Kahve taneleri çiğneyin, - Karanfili deneyin. Saklanması, Saplarını saç gibi örerek saklamak en iyisidir. Böylesi göze güzel görünebileceği gibi bütün sarımsak başları hava alacağından çok uzun zaman saklayabilirsiniz.
Satın aldığınız balığı hemen pişirmeyecekseniz
Satin aldığınız balığı hemen pişirmeyecekseniz, parçalara ayrılmıs olarak almayın. Temizlenmiş, bütün olarak alın. Çünkü derisiz et zararlı bakterilere karşı daha açık ve duyarlıdır.
Kahveyi taze saklamak istiyorsanız
Satın aldığınız kahveyi taze saklamak istiyorsanız cam kavanoza boşaltıp içine iki adet kesme şeker atin. Ağzını sıkıca kapatın. Kahvenin taze kaldığını göreceksiniz .
Satın aldığınız kültür mantarlarını
Satın aldığınız kültür mantarlarını kese kağıdında ağzı kapalı olarak buzdolabının sebze bölümünde saklıyabilirsiniz. En az 2-3 gün tazeliklerini kaybetmezler. Mantarları hiç bir zaman plastik torbada muhafaza etmeyin çünkü yapış yapış olurlar.
Turşu
Köpüğü, Kavanozda kaldırdığınız turşuların üzerine bir zaman sonra bir köpük tabakası oluşur. Bunu kaşıkla alın ve turşunun üzerine bir parmak kalınlığında zeytinyağ dökün. Zaman zaman değiştirin. Tuzu, Hazırladığınız turşu, tuzu fazla olduğu için yenemiyorsa, turşunun içine kabukları soyulmuş birkaç tane soğan koyduğunuz sirkeye yatırın ve üç dört hafta bekletin. Tadının düzeldiğini göreceksiniz.
Yapışan üzümler
Kuru üzümler uzun süre saklandığında birbirine yapışır ve lezzeti bozulur. Bunu önlemek için, kuru üzümleri havası alınmış bir torbada buzdolabında muhafaza edin. Üzümler çok sertleşirse üzerine sıcak su gezdirin. Daha sonra kağıt havlu koyup, kurulayın.
Yemekleri saklarken
Alüminyum folyonun biri parlak diğeri mat olmak üzere iki tarafı vardır. Yiyeceklerin üzerine mat olan tarafı temas etmelidir; zira parlak taraf oksitlenebilir.
Zeytinyağı saklanışı
Uzun zaman saklayacağınız zeytinyağının acımasına engel olmak için; - Işıktan uzak bir yere koyun. - İçine biraz toz şeker ilave edin.
Marul ve kereviz
Kereviz ve karnıbahar, plastik yerine kağıt torbalarda saklandığında daha uzun süre dayanır.
Sertleşmiş esmer şeker
Sertleşmiş esmer şekeri, şeker kabına bir dilim taze ekmek koyarak yumuşatın ya da ihtiyacınız kadar rendeleyin.
Esmer şekerin sertleşmesini önlemek
Esmer şekerin sertleşmesini önlemek için şeker kabına bir dilim elma koyun.
Buzdolabında maydanoz saklamak
Doğranmış maydanozu, musluğun altında yıkarken bir elbezine bastırırsanız buzdolabında daha uzun süre saklayabilirsiniz. Bu işlem, tüm mayalanma risklerini yok eder.
Dondurduğunuz sebzelerin
Dondurduğunuz sebzelerin uzun bir süre tazeliklerini korumalarını istiyorsanız dondurmadan önce kaynayan su içerisine batırarak 2-3 dakika şok haslama yapın, ardından hemen soğuk suya tutun. Suları iyice süzüldükten sonra naylon torbalara doldurup havasını alın ve dondurun.
Gıdaları saklarken
Buzdolabında ve derin dondurucuda doğru saklama yöntemleri
Kahve nemleniyorsa
Türk kahvesinin nem aldığını farkederseniz, kahve dolu kavanozun içine 1-2 tane kesme şeker koyun.
Kesik limonlarınız hemen kuruyorsa
Küçük bir tabağa toz şeker serpin, limonun kesik tarafını şekerin üzerine gelecek şekilde koyun, iki hafta kurumadan saklayabilirsiniz.
Kesilmiş ve açık havada kalmış sogan
Kesilmis ve açık havada kalmış soğan zararlıdır. Kullanmadığınız soğan parçalarını saklamayın.
Kiviler ham ise
Bir gece boyunca plastik bir torbada elma veya armutla saklayın.
Kurabiyelerin bayatlamaması için
Kapağı çok sıkı kapanan teneke bir kutuda, yanlarına bir iki dilim elma koyarak saklayın.
Küflenmeyen sucuklar için
Sucukları serin bir yere asmak yetmez. Zamanla üstlerini beyaz bir küf kaplar. Bunu önlemek için zaman zaman sucukların üstünü yarıya kestiğiniz bir limonla silin.
Unlarınızın böceklenmemesi için
Unlarınızın böceklenmemesi için, un kavanozunun içerisine bir adet defne yaprağı koyun.
21 Şubat 2011 Pazartesi
Gıda Muhafaza Metodları
Gıdaların muhafazasında uygulanan bütün yöntemlerin amacı, mikrobiyolojik ve enzimatik değişmeleri önlemek veya sınırlamaktır. Çeşitli dayandırma yöntemlerinde, mikrobiyolojik bozulmalara neden olan mikroorganizmalar öldürülmek suretiyle etkisiz hale getirilir veya canlı kalsalar bile ortamda çoğalma ve faaliyetlerini önleyecek koşullar sağlanır.
Gıdaların dayanıklı hale konmalarında asıl amaç, bozulmanın önlenmesi ve en önemlisi beslenme değeri, renk, aroma ve fiziksel yapısına ait duyusal niteliklerinin, kalitesinin en az düzeyde etkilenmesidir.
Ürünlerin üretildiği zamandan daha sonraki dönemlerde ve farklı yerlerde tüketimini sağlamak için gıdalar çeşitli usuller ile muhafaza edilirler. Böylece ekonomik kayıplar azaltılarak, yeterli ve dengeli beslenmeye katkıda bulunulur. Ayrıca bozulması muhtemel olan ürünlerin ekonomiye kazandırılması ile dış satım imkanı doğar.
GIDALARDA ENZİMATİK BOZULMALAR
Gıdalar, mikroorganizmaların dışında enzimlerin etkisiyle de bozulabilirler. Örneğin elma, ayva, patates gibi meyve ve sebzelerin kabuklarının soyulması veya zedelenme, kesilme, dilimleme, ezilme sonucu oluşan renkteki esmerleşmeler ve renk değişmeleri enzimlerin etkisiyle meydana gelen değişmelere örnek olarak verilebilir.
EVLERDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN KONULAR
Çiğ Süt: Çiğ sütler oda sıcaklığında fazla bekletilmemeli, ısıtıldıktan sonra hemen soğutulup buzdolabında 4 – 6 ºC saklanmalıdır. Çiğ süt ürünleri birçok hastalık etmeni taşıdığından pastörize veya sterilize ürünler tercih edilmelidir.
Beyaz Peynir: Çiğ sütten yapılmış beyaz peynirler 3 ay buzdolabında bekletildikten sonra tüketilmelidir. Ancak beyaz peynir pastörize (Sütün 65 ºC de yarım saat boyunca ısıtılması) sütten imal edilmişse buzdolabında bekletilmeden tüketilebilir.
Tereyağı: Kahvaltılık olarak yalnızca pastörize edilmiş tereyağı tercih edilmelidir.
Et: Kıyma 1 gün, parça etler ise 2–3 günden fazla buzdolabında bekletilmemelidir. Eğer daha uzun süre bekletmek gerekiyorsa parça etler yağlı kâğıda sarılarak buzlukta birkaç hafta bekletilebilir.
Balıklar: Balıklar kısa sürede tüketilecekse buzlukta bekletilmelidir. Uzun süre saklamak gerekiyorsa dondurma, kurutma, tuzlama veya konserve edilmelidir.
Dondurulmuş Gıdalar: Dondurulmuş gıdalardan, özellikle dondurulmuş etler, kullanılacağı zaman, buzdolabında çözünmeli oda sıcaklığında çözünme yapılmamalıdır. Çözünme olur olmaz hemen tüketilmeli ve tekrar dondurulmamalıdır.
Yumurta: Yumurtalar serin bir yerde veya buzdolabında bekletilmeli ve yıkanmadan muhafaza edilmelidir.
Konserve Gıdalar: Konserve gıdalar açıldıktan sonra hemen tüketilmelidir. Salça, açıldıktan sonra cam bir kavanoza tuz ilave edilerek boşaltılmalı ve üzeri bir parmak kadar sıvı yağla örtülerek küflenme önlenmeli veya doğrudan kavanoza boşaltılarak buzlukta muhafaza edilmelidir.
Tahıllar ve Baklagiller: Tahıllar ve baklagiller diğer gıdalara göre daha dayanıklı ürünlerdir. Bununla birlikte bu tür gıdalar, kuru sebze ve meyveler kuru ve havadar yerlerde muhafaza edilmelidir.
Ayrıca tüm besinler pişirildikten sonra mümkün olduğunca çabuk tüketilmelidir. Artan yemekler derhal soğutulup buzdolabına konmalıdır.
Gıda maddesi herhangi bir teknolojik işlem görerek tüketime sunuluyorsa üretim aşamasında hijyen kurallarına çok dikkat etmek gerekir. Mikroorganizmalar ete genellikle, kesim, derinin yüzülmesi, sindirim sisteminin çıkarılması, parçalanma ve taşıma sırasında geçer. Süte temizlenmemiş meme, vücudun yere yakın kısımları, ahır ortamı, gübre iyi yıkanmamış kaplar, sağımcının elleri, sütün toplandığı kaplar temizlenmemiş sağım makineleri, taşıma boruları ve soğutucular ile geçmektedir. Bu nedenle gıda ile temasta olan kişilerin sağlıklı, ellerinin temiz ve yarasız olması gerekir.
BAKTERİLERİN NEDEN OLDUĞU GIDA BOZULMALARI
Bakteriler gıdaların bozulmasında en büyük etmendir. Bunların birçoğu zararsız olmasına karşın bazılarının besin yoluyla oluşturdukları toksinlerin vücuda alınması veya girdikleri organizmada çoğalmaları sonucu gıda zehirlenmeleri veya çeşitli hastalıklar oluşmaktadır. Bakterilerin gelişebilmesi ve faaliyet gösterebilmesi için ortamda sıcaklık, hava, rutubet ve pH gibi faktörlerin uygun olması gerekmektedir.
Sonuç olarak; gıdalarda bozulma etmeni olan mikroorganizmaların oluşturduğu enzimatik reaksiyonlar veya geliştirdikleri ****bolitler, gıdaların besin öğelerinde değişime yol açarak, besleyici değerlerinde bozulmalar yapar. Yine oluşan bazı radikal maddeler gıdayı tüketen canlı üzerinde çeşitli olumsuz durumlar meydana getirir. Örneğin; istenmeyen aerobik bakterilerin gelişmesi ile, proteinler enzimatik yolla hidrolize uğrayabilir ve aroma bozucu amino asitlere dönüşebilir.
GIDALARDA MİKROBİYOLOJİK BOZULMALAR Gıda bozulmasında en önemli etken mikroorganizmalardır. Mikroorganizmalar mayalar, küfler ve bakteriler gibi çok küçük canlılardır. Gözle görülemezler ancak mikroskop altında görülebilirler. Mikroskop altında incelendiğinde şekilleri yuvarlak, çubuk veya limon şeklinde görülürler. Renkleri ise değişiktir. Mikroorganizmalar halk arasında mikrop olarak tanınırlar.
Gıdalara çeşitli şekillerde bulaşan mikroorganizmalar gıdaları kendi gelişmeleri için besin kaynağı olarak kullanırlar. Mikroorganizmalar gıdalara bulaştıktan sonra hızla çoğalır, besin öğelerini tüketir, enzimatik değişimlere yol açar ve yeni bileşikler sentezleyerek ya da mevcut bileşikleri parçalayarak hoşa gitmeyen tat ve aroma oluştururlar. Bu durumda gıdaların bozulmasına neden olmaktadır. Gıdalara bulaşan mikroorganizmalar patojen (hastalık yapıcı) nitelikte oldukları zaman sağlık açısından risk oluştururlar. Gıdalarda mikrobiyolojik gelişmeyi etkileyen başlıca faktörler şunlardır;
1. Besin öğeleri (Protein, karbonhidrat, yağ, vitamin, mineral vb.),
2. Su aktivitesi (Gıdanın nem içeriği),
3. Asitlik, pH
4. Sıcaklık,
5. Redoks potansiyeli (Gıdanın veya ortamın oksijen içeriği),
6. İnhibitör bileşikler (Asetik, sorbik, propiyonik asit, nişin, furfural),
7. Gıdanın bulunduğu atmosferdeki gazlar (Azot, karbondioksit, oksijen)'dır.
Mikroorganizmalar genellikle gıda maddelerine; havadan, sudan, topraktan, kanalizasyondan, hayvanlardan, insanlardan, işlenmeleri sırasında kullanılan alet ekipmandan, katkı maddelerinden, ambalaj materyalinden v.b.'den bulaşırlar. Gıda maddelerinde bulunan mikroorganizmaların çeşitliliği; gıda maddesinin bileşimi ve çeşidi ile uygulanan teknolojik işlemlerle yakından ilgilidir. Örneğin düşük nem içeren gıdalarda maya ve küfler hakim iken; et, süt, su ürünlerinde genellikle bakteriler hakim mikroorganizmalardır. Yine pastörize sütün ihtiva ettiği mikroorganizmalar ile sterilize veya çiğ sütte bulunanlar çok farklıdır.
GIDALARIN BOZULMA NEDENLERİ
Tarıma dayalı bir endüstriye sahip olan Türkiye’de, değişik zenginlikteki ekolojiler bir arada bulunmaktadır. Bu ekolojik zenginlik, özellikle bağ-bahçe tarımında çeşitliliği arttırmaktadır. Meyve, sebze ve hayvansal gıdaların bozulmasına yol açan etkenleri iyi bilirsek gıda potansiyelimizin doğru olarak değerlendirilmesini sağlarız. Ülkemizde gıda endüstrisinde meyve, sebze ve hayvansal ürünlerin düzenli bir şekilde işlenmesi ve muhafaza edilmesi gerekmektedir.
I. GIDALARIN BOZULMA NEDENLERİ
Gıdalar genelde mikroorganizmalar, enzimler, böcek, parazit ve benzer zararlılar, sıcaklık, nemli veya kuru koşullar, hava oksijeni ve ışık gibi değişik faktörlerin etkisiyle bozulmaya uğrarlar. Gıdaların bozulması; tüketilebilme niteliğini yitirmesi ve gıdanın yapısındaki özelliklerinin değişmesidir. Bozulan bir gıdanın yapı, görünüş, renk, tat ve kokusunda çeşitli fiziksel ve kimyasal değişmeler meydana gelir. Bu değişmeler bir taraftan gıdayı yenilemez hale getirerek ekonomik yönden kayıplara neden olurken diğer yandan da gıdayı sağlık açısından zararlı ve riskli hale getirebilirler.
Gıdalar çeşitli etkenlere bağlı olarak, belirli bir süre sonunda bozulma durumundadırlar. Özel muhafaza şartlarında ve ambalajda bulunsalar dahi, mikrobiyolojik bozulma olmasa bile yapılarında değişmeler meydana gelmektedir. Gıdaları zamanla bozulma durumlarına göre başlıca 3 grupta toplayabiliriz.
1. Dayanıklı gıdalar: Şeker, un, v.b.
2. Az dayanıklı gıdalar: Patates, fındık v.b.
3. Dayanıksız gıdalar: Et, yumurta, süt v.b.
Sebzelerimize gelince; kuru soğan ve patates 6 aydan daha uzun süre depolanabilirken; lahana, kereviz ve havuç gibi sebzeler 2–6 ay arasında depolanabilir. Buna karşın, bürüksel lahanası ve karnabahar 2–6 hafta süreyle depolanabilir. Daha kolay bozulabilir sebzelerden olan kuşkonmaz, fasulye, hıyar, marul, bezelye, ıspanak ve biber ise 2 haftadan daha kısa bir süre depolanabilir.
DEPOLAMADA ORANSAL NEM
Depolamada kontrol etmemiz gereken diğer bir faktör oransal nemdir. Ürünümüzün üzeri gözeneklerle kaplıdır. Bu açıklıklar yoluyla sürekli su kaybına uğrar. Oransal nemi düşük olan ortamlarda su kaybı artar. Su kaybı arttıkça ürün pörsür, yumuşar ve kabuğunda buruşma, sapında kuruma meydana gelir, sonuç olarak su kaybı kaliteyi düşürür ve ağırlık (miktar) kaybı dışında değer kaybına yol açar. Bu nedenle, ürünümüzün kalitesini korumamız için, yaş meyve ve sebzelerin bulunduğu ortamın oransal nemini yüksek tutmamız (% 85–90) gerekir. Ancak kuru ürünlerde durum farklıdır ve yüksek nem ürünün bozulmasına yol açar. Örneğin, kuru soğanda filizlenmeyi önlemek için oransal nemin % 75’in altında tutulması gerekir.
DEPODA HAVALANDIRMA VE HAVA DOLAŞIMI
Depo havasının temizlenmesi, meyve ve sebzeler tarafından üretilen etilen ve benzeri gazların alınması gerekir. Bunun için odada filtre sisteminin olması veya belirli aralıklarla hava değişiminin sağlanması gerekir. Ayrıca depo içinde yeknesak bir sıcaklık için hafif bir hava dolaşımı sağlanmalıdır.
SOĞUK ZİNCİR
Hasat sonrası kayıpları önleme ve ürün kalitesini korumada sıcaklık en önemli faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Ürünümüzü hasat ettikten sonra en kısa zamanda soğutup bu soğuğu bütün pazarlama kanallarında korumamız gerekir. Bunun için soğuyan ürünümüzü soğutmalı araçlarla taşımalı ve soğuk hava depolarında depolamamız gerekir. Aksi takdirde, soğuk zincir kırılırsa soğutmadan beklenen faydayı sağlayamayız. Aksine, ürün üzerinde oluşan kondansasyon (yoğunlaşma) nedeniyle, sıcaklık değişimi hastalık sorununa yol açar.
YOĞUNLAŞMA SORUNU
Depolama sırasında soğukluğun korunması ve sıcaklığın istenen derecelerde sabit tutulması gerekir. Sıcaklık değişimi yani iniş ve çıkışlar ürün üzerinde yoğunlaşmaya yol açar. Özellikle Modifiye Atmosferde Paketlemede (MAP) sorun olan yoğunlaşma, hastalık etmeni mikroorganizmaların gelişmesine ve sonuçta çürümelere yol açar. Bu nedenle depoda istenen sıcaklığı korumamız ve sıcaklık değişimlerinden kaçınmamız gerekir.
0 °C derecede saklanan ve üşümeye duyarlı meyve ve sebzelerin Depoloma sıcaklıkları
Depolama sıcaklığı 0 °C olan meyve türleri ile üşümeye duyarlı olan meyvelerde uygun depolama sıcaklıkları
Üşüme zararı göstermeyen ve 0 °C sıcaklıkta depolanabilen
meyveler :
Elma
Armut
Kiraz
Vişne
Üzüm
Çilek
Üzümsü meyveler
Erik
Kayısı
Şeftali
Nektarin
İncir
Kivi
Kestane
Üşümeye duyarlı olan meyveler ve depolama sıcaklıkları
Meyveler-----Depolama Sıcaklığı, °C
Satsuma----- 1–2
Mandarin----- 5–7
Portakal----- 3–5
Limon, sarı----- 4
Limon, yeşil----- 10–13
Altıntop------ 10–13
Muz----- 12–14
Zeytin, yeşil------ 7–10
Nar------ 5
Depolama sıcaklığı 0 °C olan sebze türleri ile üşümeye duyarlı olan sebzelerde uygun depolama sıcaklıkları
Üşüme zararı göstermeyen ve 0 °C sıcaklıkta depolanabilen sebzeler
Lahana
Marul
Ispanak
Maydanoz
Pırasa
Brokoli
Karnabahar
Enginar
Kereviz
Bakla
Bezelye
Turp
Pancar
Soğan
Sarımsak
Havuç
Şalgam
Üşümeye duyarlı olan sebzeler ve depolama sıcaklıkları
Sebzeler ------Depolama Sıcaklığı, °C
Fasulye ------4–7
Bamya ------ 7–10
Yazlık Kabak ------ 7–10
Kışlık Kabak ------ 10–13
Domates, yeşil------ 12–15
Domates, kırmızı------ 2–5
Hıyar ------10–13
Patlıcan------ 8–13
Biber, dolma------ 8–10
Biber, sivri------ 4–5
Kavun, Karpuz------ 5–10
MEYVE VE SEBZELERİN DEPOLAMA SICAKLIĞI
Ürünümüzü taze olarak yani donmadan muhafaza edebilmek için donma noktasının üzerindeki bir sıcaklığa kadar soğutabiliriz. Birçok meyve ve sebze 0 °C’nin altında donar. Bu nedenle ürünümüzü 0 °C sıcaklıkta depolayabiliriz. Depo sıcaklığı 0 °C’e ne kadar yakın olursa ömrü o kadar uzun olur. Bu nedenle uzun süre depolama için mümkün olduğu kadar depomuzun sıcaklığını 0 °C’ye yakın tutmamız gerekir.Ancak, bazı ürünler üşüme zararı gösterir. Yani donma sıcaklığının üzerindeki sıcaklıklarda üşürler ve kabukta kahverengileşme gibi bazı bozulmalar oluşur. Örneğin muz, altıntop meyvelerinde dış kabukta görülen kahverengi lekeler gibi. Narda 5 °C’nin altında depolanan meyvelerde kahverengileşme olarak ortaya çıkan üşüme zararı Şekil 12‘de görülmektedir. Meyve kalitesini düşüren bu durum, ayrıca ürün direncini azalttığı için hastalık etmeni mikroorganizmaların gelişmesine ve sonuçta çürümelere yol açar. Bu nedenle üşümeye duyarlı bu ürünlerimizi daha yüksek sıcaklıklarda depolamamız ya da taşımamız gerekir. Çizelge 1’de meyveler, Çizelge 2’de ise sebzeler için en uygun depolama sıcaklıkları verilmiştir. Üşüme zararı göstermeyen (çizelgelerde ilk sütünda yer alan) meyve ve sebzeleri donma noktasının üzerinde 0 °C sıcaklıkta depolamak mümkünken, üşümeye duyarlı olan diğer ürünleri, üşüme sıcaklığının üzerinde depolamamız gerekir.
ÜŞÜME ZARARI
Teknolojik İşlem Sırasında Hijyen Kurallarına Uyma
Gıdaların dayanıklı hale konmalarında asıl amaç, bozulmanın önlenmesi ve en önemlisi beslenme değeri, renk, aroma ve fiziksel yapısına ait duyusal niteliklerinin, kalitesinin en az düzeyde etkilenmesidir.
Ürünlerin üretildiği zamandan daha sonraki dönemlerde ve farklı yerlerde tüketimini sağlamak için gıdalar çeşitli usuller ile muhafaza edilirler. Böylece ekonomik kayıplar azaltılarak, yeterli ve dengeli beslenmeye katkıda bulunulur. Ayrıca bozulması muhtemel olan ürünlerin ekonomiye kazandırılması ile dış satım imkanı doğar.
GIDALARDA ENZİMATİK BOZULMALAR
Gıdalar, mikroorganizmaların dışında enzimlerin etkisiyle de bozulabilirler. Örneğin elma, ayva, patates gibi meyve ve sebzelerin kabuklarının soyulması veya zedelenme, kesilme, dilimleme, ezilme sonucu oluşan renkteki esmerleşmeler ve renk değişmeleri enzimlerin etkisiyle meydana gelen değişmelere örnek olarak verilebilir.
EVLERDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN KONULAR
Çiğ Süt: Çiğ sütler oda sıcaklığında fazla bekletilmemeli, ısıtıldıktan sonra hemen soğutulup buzdolabında 4 – 6 ºC saklanmalıdır. Çiğ süt ürünleri birçok hastalık etmeni taşıdığından pastörize veya sterilize ürünler tercih edilmelidir.
Beyaz Peynir: Çiğ sütten yapılmış beyaz peynirler 3 ay buzdolabında bekletildikten sonra tüketilmelidir. Ancak beyaz peynir pastörize (Sütün 65 ºC de yarım saat boyunca ısıtılması) sütten imal edilmişse buzdolabında bekletilmeden tüketilebilir.
Tereyağı: Kahvaltılık olarak yalnızca pastörize edilmiş tereyağı tercih edilmelidir.
Et: Kıyma 1 gün, parça etler ise 2–3 günden fazla buzdolabında bekletilmemelidir. Eğer daha uzun süre bekletmek gerekiyorsa parça etler yağlı kâğıda sarılarak buzlukta birkaç hafta bekletilebilir.
Balıklar: Balıklar kısa sürede tüketilecekse buzlukta bekletilmelidir. Uzun süre saklamak gerekiyorsa dondurma, kurutma, tuzlama veya konserve edilmelidir.
Dondurulmuş Gıdalar: Dondurulmuş gıdalardan, özellikle dondurulmuş etler, kullanılacağı zaman, buzdolabında çözünmeli oda sıcaklığında çözünme yapılmamalıdır. Çözünme olur olmaz hemen tüketilmeli ve tekrar dondurulmamalıdır.
Yumurta: Yumurtalar serin bir yerde veya buzdolabında bekletilmeli ve yıkanmadan muhafaza edilmelidir.
Konserve Gıdalar: Konserve gıdalar açıldıktan sonra hemen tüketilmelidir. Salça, açıldıktan sonra cam bir kavanoza tuz ilave edilerek boşaltılmalı ve üzeri bir parmak kadar sıvı yağla örtülerek küflenme önlenmeli veya doğrudan kavanoza boşaltılarak buzlukta muhafaza edilmelidir.
Tahıllar ve Baklagiller: Tahıllar ve baklagiller diğer gıdalara göre daha dayanıklı ürünlerdir. Bununla birlikte bu tür gıdalar, kuru sebze ve meyveler kuru ve havadar yerlerde muhafaza edilmelidir.
Ayrıca tüm besinler pişirildikten sonra mümkün olduğunca çabuk tüketilmelidir. Artan yemekler derhal soğutulup buzdolabına konmalıdır.
Gıda maddesi herhangi bir teknolojik işlem görerek tüketime sunuluyorsa üretim aşamasında hijyen kurallarına çok dikkat etmek gerekir. Mikroorganizmalar ete genellikle, kesim, derinin yüzülmesi, sindirim sisteminin çıkarılması, parçalanma ve taşıma sırasında geçer. Süte temizlenmemiş meme, vücudun yere yakın kısımları, ahır ortamı, gübre iyi yıkanmamış kaplar, sağımcının elleri, sütün toplandığı kaplar temizlenmemiş sağım makineleri, taşıma boruları ve soğutucular ile geçmektedir. Bu nedenle gıda ile temasta olan kişilerin sağlıklı, ellerinin temiz ve yarasız olması gerekir.
BAKTERİLERİN NEDEN OLDUĞU GIDA BOZULMALARI
Bakteriler gıdaların bozulmasında en büyük etmendir. Bunların birçoğu zararsız olmasına karşın bazılarının besin yoluyla oluşturdukları toksinlerin vücuda alınması veya girdikleri organizmada çoğalmaları sonucu gıda zehirlenmeleri veya çeşitli hastalıklar oluşmaktadır. Bakterilerin gelişebilmesi ve faaliyet gösterebilmesi için ortamda sıcaklık, hava, rutubet ve pH gibi faktörlerin uygun olması gerekmektedir.
Sonuç olarak; gıdalarda bozulma etmeni olan mikroorganizmaların oluşturduğu enzimatik reaksiyonlar veya geliştirdikleri ****bolitler, gıdaların besin öğelerinde değişime yol açarak, besleyici değerlerinde bozulmalar yapar. Yine oluşan bazı radikal maddeler gıdayı tüketen canlı üzerinde çeşitli olumsuz durumlar meydana getirir. Örneğin; istenmeyen aerobik bakterilerin gelişmesi ile, proteinler enzimatik yolla hidrolize uğrayabilir ve aroma bozucu amino asitlere dönüşebilir.
GIDALARDA MİKROBİYOLOJİK BOZULMALAR Gıda bozulmasında en önemli etken mikroorganizmalardır. Mikroorganizmalar mayalar, küfler ve bakteriler gibi çok küçük canlılardır. Gözle görülemezler ancak mikroskop altında görülebilirler. Mikroskop altında incelendiğinde şekilleri yuvarlak, çubuk veya limon şeklinde görülürler. Renkleri ise değişiktir. Mikroorganizmalar halk arasında mikrop olarak tanınırlar.
Gıdalara çeşitli şekillerde bulaşan mikroorganizmalar gıdaları kendi gelişmeleri için besin kaynağı olarak kullanırlar. Mikroorganizmalar gıdalara bulaştıktan sonra hızla çoğalır, besin öğelerini tüketir, enzimatik değişimlere yol açar ve yeni bileşikler sentezleyerek ya da mevcut bileşikleri parçalayarak hoşa gitmeyen tat ve aroma oluştururlar. Bu durumda gıdaların bozulmasına neden olmaktadır. Gıdalara bulaşan mikroorganizmalar patojen (hastalık yapıcı) nitelikte oldukları zaman sağlık açısından risk oluştururlar. Gıdalarda mikrobiyolojik gelişmeyi etkileyen başlıca faktörler şunlardır;
1. Besin öğeleri (Protein, karbonhidrat, yağ, vitamin, mineral vb.),
2. Su aktivitesi (Gıdanın nem içeriği),
3. Asitlik, pH
4. Sıcaklık,
5. Redoks potansiyeli (Gıdanın veya ortamın oksijen içeriği),
6. İnhibitör bileşikler (Asetik, sorbik, propiyonik asit, nişin, furfural),
7. Gıdanın bulunduğu atmosferdeki gazlar (Azot, karbondioksit, oksijen)'dır.
Mikroorganizmalar genellikle gıda maddelerine; havadan, sudan, topraktan, kanalizasyondan, hayvanlardan, insanlardan, işlenmeleri sırasında kullanılan alet ekipmandan, katkı maddelerinden, ambalaj materyalinden v.b.'den bulaşırlar. Gıda maddelerinde bulunan mikroorganizmaların çeşitliliği; gıda maddesinin bileşimi ve çeşidi ile uygulanan teknolojik işlemlerle yakından ilgilidir. Örneğin düşük nem içeren gıdalarda maya ve küfler hakim iken; et, süt, su ürünlerinde genellikle bakteriler hakim mikroorganizmalardır. Yine pastörize sütün ihtiva ettiği mikroorganizmalar ile sterilize veya çiğ sütte bulunanlar çok farklıdır.
GIDALARIN BOZULMA NEDENLERİ
Tarıma dayalı bir endüstriye sahip olan Türkiye’de, değişik zenginlikteki ekolojiler bir arada bulunmaktadır. Bu ekolojik zenginlik, özellikle bağ-bahçe tarımında çeşitliliği arttırmaktadır. Meyve, sebze ve hayvansal gıdaların bozulmasına yol açan etkenleri iyi bilirsek gıda potansiyelimizin doğru olarak değerlendirilmesini sağlarız. Ülkemizde gıda endüstrisinde meyve, sebze ve hayvansal ürünlerin düzenli bir şekilde işlenmesi ve muhafaza edilmesi gerekmektedir.
I. GIDALARIN BOZULMA NEDENLERİ
Gıdalar genelde mikroorganizmalar, enzimler, böcek, parazit ve benzer zararlılar, sıcaklık, nemli veya kuru koşullar, hava oksijeni ve ışık gibi değişik faktörlerin etkisiyle bozulmaya uğrarlar. Gıdaların bozulması; tüketilebilme niteliğini yitirmesi ve gıdanın yapısındaki özelliklerinin değişmesidir. Bozulan bir gıdanın yapı, görünüş, renk, tat ve kokusunda çeşitli fiziksel ve kimyasal değişmeler meydana gelir. Bu değişmeler bir taraftan gıdayı yenilemez hale getirerek ekonomik yönden kayıplara neden olurken diğer yandan da gıdayı sağlık açısından zararlı ve riskli hale getirebilirler.
Gıdalar çeşitli etkenlere bağlı olarak, belirli bir süre sonunda bozulma durumundadırlar. Özel muhafaza şartlarında ve ambalajda bulunsalar dahi, mikrobiyolojik bozulma olmasa bile yapılarında değişmeler meydana gelmektedir. Gıdaları zamanla bozulma durumlarına göre başlıca 3 grupta toplayabiliriz.
1. Dayanıklı gıdalar: Şeker, un, v.b.
2. Az dayanıklı gıdalar: Patates, fındık v.b.
3. Dayanıksız gıdalar: Et, yumurta, süt v.b.
DEPOLAMA ÇEŞİTLERİ
A. BASİT – DOĞAL DEPOLAR
Dışarıdaki soğuk havadan faydalanılarak yapılan depolamadır. Gece ve gündüz sıcaklık farkının fazla olduğu bölgelerde, soğuk olan gece havası kullanılarak soğutma yapılır. Toprak yüzeyinde yapılan basit depolar dışında, Ürgüp – Göreme yöresinde bulunan doğal depolar toprak altındadır. Bu depolarda, patates, kuru soğan, sarımsak, havuç, lahana, kışlık kabak ve kavun depolanmaktadır. Depolama süresi, sıcaklık kontrollünün sağlanabildiği mekanik soğutmalı depolamaya göre daha kısadır.
B. SOĞUK HAVA DEPOLARI
Depo havasının oransal nemi ve sıcaklığının kontrol edildiği bu depolarda mekanik soğutma yapılır. Soğutma sisteminde soğutucu madde (amonyak, freon 12) kullanılır. Bu madde depoda boru içinde dolaşırken, katı halden sıvı hale, daha sonra da gaz haline dönerek ortam sıcaklığını alır ve soğumayı sağlar. Soğutma sistemi kompresör (sıkıştırıcı), kondansör (yoğunlaştırıcı) ve evaporatör (buharlaştırıcı)’den oluşur. Soğuk hava depolarında etkili bir soğutma için soğutma sisteminin yeterli olması gerekir. Oda içinde iyi bir hava dolaşımı için yeterli fanlar olmalı ve istif şekline dikkat edilmelidir. Duvarla istif arasında ve istifler arasında yeterince boşluklar bırakılmalıdır. Ayrıca depo içinde aynı tür ürün, hatta aynı çeşidin bulunmasında fayda var. Aksi halde, farklı özellikleri olan ürünlerin birbirlerini olumsuz etkilemesi söz konusudur.
A. BASİT – DOĞAL DEPOLAR
Dışarıdaki soğuk havadan faydalanılarak yapılan depolamadır. Gece ve gündüz sıcaklık farkının fazla olduğu bölgelerde, soğuk olan gece havası kullanılarak soğutma yapılır. Toprak yüzeyinde yapılan basit depolar dışında, Ürgüp – Göreme yöresinde bulunan doğal depolar toprak altındadır. Bu depolarda, patates, kuru soğan, sarımsak, havuç, lahana, kışlık kabak ve kavun depolanmaktadır. Depolama süresi, sıcaklık kontrollünün sağlanabildiği mekanik soğutmalı depolamaya göre daha kısadır.
B. SOĞUK HAVA DEPOLARI
Depo havasının oransal nemi ve sıcaklığının kontrol edildiği bu depolarda mekanik soğutma yapılır. Soğutma sisteminde soğutucu madde (amonyak, freon 12) kullanılır. Bu madde depoda boru içinde dolaşırken, katı halden sıvı hale, daha sonra da gaz haline dönerek ortam sıcaklığını alır ve soğumayı sağlar. Soğutma sistemi kompresör (sıkıştırıcı), kondansör (yoğunlaştırıcı) ve evaporatör (buharlaştırıcı)’den oluşur. Soğuk hava depolarında etkili bir soğutma için soğutma sisteminin yeterli olması gerekir. Oda içinde iyi bir hava dolaşımı için yeterli fanlar olmalı ve istif şekline dikkat edilmelidir. Duvarla istif arasında ve istifler arasında yeterince boşluklar bırakılmalıdır. Ayrıca depo içinde aynı tür ürün, hatta aynı çeşidin bulunmasında fayda var. Aksi halde, farklı özellikleri olan ürünlerin birbirlerini olumsuz etkilemesi söz konusudur.
C. KONTROLLÜ ATMOSFERDE DEPOLAMA
Depoda nem ve sıcaklık dışında atmosfer bileşimi de kontrol altına alınır. Normal atmosferde % 21 oksijen, % 0,3 karbondioksit bulunur. Depo atmosferinde oksijen oranının düşürülüp karbondioksit oranının yükseltilmesi ürün üzerine baskı yaparak ****bolizmayı yavaşlatır ve böylece depolama süresini uzatır. Bu depoların gaz geçirmez olması gerekir. Bunun için depo içinde özel izolasyon maddeleri kullanılır, kapılarında gaz sızdırmaz olması gerekir. Atmosfer bileşimi, ürünün dayanabileceği yere kadar değiştirilebilir. Aksi takdirde, meyve veya sebzemiz anaerobik (oksijensiz) solunum yapacağı için tadı bozulur ve kötü koku oluşur. Her meyve ve sebze türü için araştırmalar sonucunda saptanmış olan ideal gaz karışımları kullanılmalıdır.
D. MODİFİYE ATMOSFERDE DEPOLAMA
Modifiye atmosfer (MA), ürün etrafında normal atmosfer (% 78.08 N2, % 20.95 O2 ve % 0.03 CO2) den farklı bir atmosfer bileşimi için ortamdan gaz alınması veya eklenmesi demektir. MA de genellikle O2 konsantrasyonu azaltılıp, CO2 konsantrasyonu yükseltilir. MA’nin faydaları özet olarak: ****bolizmanın yavaşlatılarak yaşlanmanın gecikmesi, etilene duyarlılığın azalması, fizyolojik bozulmaların, hastalık ve zararlıların önlenmesidir. Kiraz ve çilek gibi meyvelerde % 10–15 CO2 Botrytis gelişmesini önlemektedir. MA aktif veya pasif şekilde uygulanır. Aktif MA de paket içinde (MAP) atmosfer bileşimi aktif olarak ayarlanır. Bunun için, paket içinden hava çekilir ve yerine istenen gaz karışımı verilir. Pasif MAP de ise, istenen gaz bileşimi ürün tarafından sağlanır. Kullanılan filmin gaz geçirgenliğine ve ürünün solunum hızına göre, paket içinde O2 oranı azalıp, CO2 oranı yükselir. Bu belli bir zaman alır. Bu durum, ****bolizmayı yavaşlatarak olgunlaşma ve yaşlanma olaylarını geciktirmektedir. Ayrıca, bu şekilde kapalı bir ortamda sağlanan yüksek oransal nem, ürünün su kaybını azaltarak da kalitenin korunmasında etkili olmaktadır. Şekil 13’de normal (rengi koyulaşan, kabuğu buruşan ve sapları kuruyan meyveler) ve modifiye atmosferde (kalitesini koruyan taze meyveler) 8 hafta soğukta depolanan kiraz meyveleri görülmektedir. Normal atmosferde meyveler açık olarak depolanırken (kontrol), diğer meyveler Şekil 14'de görüldüğü gibi, polietilen torba içine konarak MAP oluşturulmuştur. Görüldüğü gibi, MAP meyve kabuğunda buruşma ve sapta kuruma şeklinde ortaya çıkan su kaybını önleyerek, meyve kalitesinin dalından yeni kopmuş gibi 2 ay süreyle korunmasını sağlamıştır.
DEPOLAMA SÜRESİ
Meyve ve sebzelerin depolama süresi tür ve çeşide göre faklılık gösterir. Elma, armut gibi hasattan sonra olgunlaşmaya devam eden ürünleri hasat olumunda toplayıp yeme olumuna gelinceye kadar depolamak mümkündür. Bu nedenle bunlar uzun süreli depolanabilen ürünlerdir. Çeşitlere göre değişmekle birlikte, elma soğuk depoda 6 ay süreyle depolanabilir. Kontrollü Atmosferde ise depolama süresini 9 aya uzatabiliriz. Buna karşın, incir çilek gibi meyvelerimiz hasattan sonra olgunlaşamazlar. Bu nedenle bu ürünlerin yeme olumunda toplanmaları gerekir ve dolayısıyla kolay bozulabilir olan bu meyvelerimizi uzun süre depolayamayız. Uygun koşullar sağlandığı zaman turunçgilleri 5 ay süreyle depolayabiliriz. Depolama süresi üzerinde olgunluk derecesi etkili olmaktadır. Örneğin, sarı limonlarda bir ayı geçmeyen depolama süresi, yeşil limonlarda 5 aya uzar.
Depoda nem ve sıcaklık dışında atmosfer bileşimi de kontrol altına alınır. Normal atmosferde % 21 oksijen, % 0,3 karbondioksit bulunur. Depo atmosferinde oksijen oranının düşürülüp karbondioksit oranının yükseltilmesi ürün üzerine baskı yaparak ****bolizmayı yavaşlatır ve böylece depolama süresini uzatır. Bu depoların gaz geçirmez olması gerekir. Bunun için depo içinde özel izolasyon maddeleri kullanılır, kapılarında gaz sızdırmaz olması gerekir. Atmosfer bileşimi, ürünün dayanabileceği yere kadar değiştirilebilir. Aksi takdirde, meyve veya sebzemiz anaerobik (oksijensiz) solunum yapacağı için tadı bozulur ve kötü koku oluşur. Her meyve ve sebze türü için araştırmalar sonucunda saptanmış olan ideal gaz karışımları kullanılmalıdır.
D. MODİFİYE ATMOSFERDE DEPOLAMA
Modifiye atmosfer (MA), ürün etrafında normal atmosfer (% 78.08 N2, % 20.95 O2 ve % 0.03 CO2) den farklı bir atmosfer bileşimi için ortamdan gaz alınması veya eklenmesi demektir. MA de genellikle O2 konsantrasyonu azaltılıp, CO2 konsantrasyonu yükseltilir. MA’nin faydaları özet olarak: ****bolizmanın yavaşlatılarak yaşlanmanın gecikmesi, etilene duyarlılığın azalması, fizyolojik bozulmaların, hastalık ve zararlıların önlenmesidir. Kiraz ve çilek gibi meyvelerde % 10–15 CO2 Botrytis gelişmesini önlemektedir. MA aktif veya pasif şekilde uygulanır. Aktif MA de paket içinde (MAP) atmosfer bileşimi aktif olarak ayarlanır. Bunun için, paket içinden hava çekilir ve yerine istenen gaz karışımı verilir. Pasif MAP de ise, istenen gaz bileşimi ürün tarafından sağlanır. Kullanılan filmin gaz geçirgenliğine ve ürünün solunum hızına göre, paket içinde O2 oranı azalıp, CO2 oranı yükselir. Bu belli bir zaman alır. Bu durum, ****bolizmayı yavaşlatarak olgunlaşma ve yaşlanma olaylarını geciktirmektedir. Ayrıca, bu şekilde kapalı bir ortamda sağlanan yüksek oransal nem, ürünün su kaybını azaltarak da kalitenin korunmasında etkili olmaktadır. Şekil 13’de normal (rengi koyulaşan, kabuğu buruşan ve sapları kuruyan meyveler) ve modifiye atmosferde (kalitesini koruyan taze meyveler) 8 hafta soğukta depolanan kiraz meyveleri görülmektedir. Normal atmosferde meyveler açık olarak depolanırken (kontrol), diğer meyveler Şekil 14'de görüldüğü gibi, polietilen torba içine konarak MAP oluşturulmuştur. Görüldüğü gibi, MAP meyve kabuğunda buruşma ve sapta kuruma şeklinde ortaya çıkan su kaybını önleyerek, meyve kalitesinin dalından yeni kopmuş gibi 2 ay süreyle korunmasını sağlamıştır.
DEPOLAMA SÜRESİ
Meyve ve sebzelerin depolama süresi tür ve çeşide göre faklılık gösterir. Elma, armut gibi hasattan sonra olgunlaşmaya devam eden ürünleri hasat olumunda toplayıp yeme olumuna gelinceye kadar depolamak mümkündür. Bu nedenle bunlar uzun süreli depolanabilen ürünlerdir. Çeşitlere göre değişmekle birlikte, elma soğuk depoda 6 ay süreyle depolanabilir. Kontrollü Atmosferde ise depolama süresini 9 aya uzatabiliriz. Buna karşın, incir çilek gibi meyvelerimiz hasattan sonra olgunlaşamazlar. Bu nedenle bu ürünlerin yeme olumunda toplanmaları gerekir ve dolayısıyla kolay bozulabilir olan bu meyvelerimizi uzun süre depolayamayız. Uygun koşullar sağlandığı zaman turunçgilleri 5 ay süreyle depolayabiliriz. Depolama süresi üzerinde olgunluk derecesi etkili olmaktadır. Örneğin, sarı limonlarda bir ayı geçmeyen depolama süresi, yeşil limonlarda 5 aya uzar.
Sebzelerimize gelince; kuru soğan ve patates 6 aydan daha uzun süre depolanabilirken; lahana, kereviz ve havuç gibi sebzeler 2–6 ay arasında depolanabilir. Buna karşın, bürüksel lahanası ve karnabahar 2–6 hafta süreyle depolanabilir. Daha kolay bozulabilir sebzelerden olan kuşkonmaz, fasulye, hıyar, marul, bezelye, ıspanak ve biber ise 2 haftadan daha kısa bir süre depolanabilir.
DEPOLAMADA ORANSAL NEM
Depolamada kontrol etmemiz gereken diğer bir faktör oransal nemdir. Ürünümüzün üzeri gözeneklerle kaplıdır. Bu açıklıklar yoluyla sürekli su kaybına uğrar. Oransal nemi düşük olan ortamlarda su kaybı artar. Su kaybı arttıkça ürün pörsür, yumuşar ve kabuğunda buruşma, sapında kuruma meydana gelir, sonuç olarak su kaybı kaliteyi düşürür ve ağırlık (miktar) kaybı dışında değer kaybına yol açar. Bu nedenle, ürünümüzün kalitesini korumamız için, yaş meyve ve sebzelerin bulunduğu ortamın oransal nemini yüksek tutmamız (% 85–90) gerekir. Ancak kuru ürünlerde durum farklıdır ve yüksek nem ürünün bozulmasına yol açar. Örneğin, kuru soğanda filizlenmeyi önlemek için oransal nemin % 75’in altında tutulması gerekir.
DEPODA HAVALANDIRMA VE HAVA DOLAŞIMI
Depo havasının temizlenmesi, meyve ve sebzeler tarafından üretilen etilen ve benzeri gazların alınması gerekir. Bunun için odada filtre sisteminin olması veya belirli aralıklarla hava değişiminin sağlanması gerekir. Ayrıca depo içinde yeknesak bir sıcaklık için hafif bir hava dolaşımı sağlanmalıdır.
SOĞUK ZİNCİR
Hasat sonrası kayıpları önleme ve ürün kalitesini korumada sıcaklık en önemli faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Ürünümüzü hasat ettikten sonra en kısa zamanda soğutup bu soğuğu bütün pazarlama kanallarında korumamız gerekir. Bunun için soğuyan ürünümüzü soğutmalı araçlarla taşımalı ve soğuk hava depolarında depolamamız gerekir. Aksi takdirde, soğuk zincir kırılırsa soğutmadan beklenen faydayı sağlayamayız. Aksine, ürün üzerinde oluşan kondansasyon (yoğunlaşma) nedeniyle, sıcaklık değişimi hastalık sorununa yol açar.
YOĞUNLAŞMA SORUNU
Depolama sırasında soğukluğun korunması ve sıcaklığın istenen derecelerde sabit tutulması gerekir. Sıcaklık değişimi yani iniş ve çıkışlar ürün üzerinde yoğunlaşmaya yol açar. Özellikle Modifiye Atmosferde Paketlemede (MAP) sorun olan yoğunlaşma, hastalık etmeni mikroorganizmaların gelişmesine ve sonuçta çürümelere yol açar. Bu nedenle depoda istenen sıcaklığı korumamız ve sıcaklık değişimlerinden kaçınmamız gerekir.
0 °C derecede saklanan ve üşümeye duyarlı meyve ve sebzelerin Depoloma sıcaklıkları
Depolama sıcaklığı 0 °C olan meyve türleri ile üşümeye duyarlı olan meyvelerde uygun depolama sıcaklıkları
Üşüme zararı göstermeyen ve 0 °C sıcaklıkta depolanabilen
meyveler :
Elma
Armut
Kiraz
Vişne
Üzüm
Çilek
Üzümsü meyveler
Erik
Kayısı
Şeftali
Nektarin
İncir
Kivi
Kestane
Üşümeye duyarlı olan meyveler ve depolama sıcaklıkları
Meyveler-----Depolama Sıcaklığı, °C
Satsuma----- 1–2
Mandarin----- 5–7
Portakal----- 3–5
Limon, sarı----- 4
Limon, yeşil----- 10–13
Altıntop------ 10–13
Muz----- 12–14
Zeytin, yeşil------ 7–10
Nar------ 5
Depolama sıcaklığı 0 °C olan sebze türleri ile üşümeye duyarlı olan sebzelerde uygun depolama sıcaklıkları
Üşüme zararı göstermeyen ve 0 °C sıcaklıkta depolanabilen sebzeler
Lahana
Marul
Ispanak
Maydanoz
Pırasa
Brokoli
Karnabahar
Enginar
Kereviz
Bakla
Bezelye
Turp
Pancar
Soğan
Sarımsak
Havuç
Şalgam
Üşümeye duyarlı olan sebzeler ve depolama sıcaklıkları
Sebzeler ------Depolama Sıcaklığı, °C
Fasulye ------4–7
Bamya ------ 7–10
Yazlık Kabak ------ 7–10
Kışlık Kabak ------ 10–13
Domates, yeşil------ 12–15
Domates, kırmızı------ 2–5
Hıyar ------10–13
Patlıcan------ 8–13
Biber, dolma------ 8–10
Biber, sivri------ 4–5
Kavun, Karpuz------ 5–10
MEYVE VE SEBZELERİN DEPOLAMA SICAKLIĞI
Ürünümüzü taze olarak yani donmadan muhafaza edebilmek için donma noktasının üzerindeki bir sıcaklığa kadar soğutabiliriz. Birçok meyve ve sebze 0 °C’nin altında donar. Bu nedenle ürünümüzü 0 °C sıcaklıkta depolayabiliriz. Depo sıcaklığı 0 °C’e ne kadar yakın olursa ömrü o kadar uzun olur. Bu nedenle uzun süre depolama için mümkün olduğu kadar depomuzun sıcaklığını 0 °C’ye yakın tutmamız gerekir.
ÜŞÜME ZARARI
Teknolojik İşlem Sırasında Hijyen Kurallarına Uyma
20 Şubat 2011 Pazar
Doğanın Armağanı Doğadan Bir Doktor Zeytinyağı
Cankurtaranımız zeytinyağı, insan soyunun devamı için gelecek nesillere bırakacağımız en kıymetli hazine...
İşte bir başka adıyla doğa doktoru olan zeytin yağı hakkında bilmedikleriniz...
İşte bir başka adıyla doğa doktoru olan zeytin yağı hakkında bilmedikleriniz...
Zeytinyağı; yüksek tansiyon, kolesterol, damar sertliği, mide ve bağırsak ülserleri, romatizma, safra kesesi tembelliği, safra taşı, safra kanalı tıkanıklığı, karaciğer bozuklukları, kabızlık, kansızlık, gut hastalığı ve deri çatlamalarını başarı ile tedavi ediyor
Zeytinyağının Faydaları
İşte zeytinyağının birçok kaynakta yer alan ve kanıtlanan faydaları:
İşte zeytinyağının birçok kaynakta yer alan ve kanıtlanan faydaları:
Zeytinyağlarını insan sağlığında ve özellikle kalp ve damar hastalıklarından korunmada etkili olması, tekli, doymamış bir yağ olmasındandır.
Kandaki HLD dediğimiz iyi huylu kolesterol düzeyini arttırır.
LDL kolesterolü temizler.
Yağların içinde hazmedilmesi en kolay olan olduğu için sindirim kolaylığı sağlar.
Kireçlenmeyi önlemede büyük rol oynar.
Zeytinyağı unutkanlığı önler. (Akdeniz ülkelerinde yaşayan ve yemeklerinde çoğunlukla zeytinyağı kullanan toplumların 65 yaş üzeri yetişkinlerinde hatırlama oranının diğer ülke yetişkinlerine göre çok daha fazla olduğu saptanmıştır.)
Kolesterol yüksekliği zeytinyağı en az tüketen Karadeniz bölgemizde, en düşük oran ise zeytinyağı ağırlıklı beslenen Ayvalık çevresinde. Zeytinyağını bol tüketen ülkelerde özellikle Yunanistan, İspanya ve İtalya'da kalp ve damar hastalıkları ve bu hastalıklardan ölüm oranı çok düşük…
Amerika'nın ünlü beslenme uzmanı Ancel Keys, Akdeniz ülkelerinde damar ve kalp hastalıklarına çok az rastlanmasının nedenini araştırmış ve bütün yemeklerde sadece naturel, sızma zeytinyağı kullanan bu hastalarda ülser yaralarının kapanma oranının yüzde 55 olduğu saptanmıştır.
PRATİK BİLGİLER :
Bir ziyafet öncesi ve sonrası birer kaşık zeytinyağı içebilirsiniz. Zeytinyağı mide zarını örtüpalkolün işlemesini önleyeceği gibi, karışık içkilerin yol açtığı sarhoşluğu bir ölçüde azaltır. Safra salgısını arttırarak hazmı kolaylaştırır...
Yüksek tansiyon için: 15-20 kadar taze yada kuru zeytin yaprağını 300 gr. suda 15 dakika kaynatın. Süzgeçten geçirip suyunu alın. Üzerine biraz şeker ilave edin. 15 gün boyunca sabah akşam sıcak için.
Ağrı, romatizma, ayak bileği dönmesi, adale incinmesine karşı: 200 gr. doğranmış taze çiçek ve yaprak, 100 gr. sarı papatya ile 1 kilo zeytinyağını arada sırada karıştırarak 2 saat süreyle bir 1benmari" içinde kaynattıktan sonra içindekileri süzünüz ve acı veren yeri derinlemesine ovuşturunuz.
Romatizma ağrıları için: Dövülmüş kuru defneyapraklarını zeytinyağı içinde sulandırıp macunlaştırınız, ağrıyan yerin üzerine bolca sürünüz.
Zeytinyağını çok az tentürdiyotla karıştırarak ucuz ve sağlıklı bir güneş yağı elde edebilirsiniz.
Sütü kesilen anneler için: Yağsız inek sütüne bira zeytinyağı katıp, sütten kesilen bebeğe veriniz. Anne sütü gibi doğal bir besindir, çünkü zeytinyağı anne sütüne yakın miktarda linoleik ve linolenik içerir.
"Kafa sağlığınız için" ... gıcırdayan kapılarınıza zeytinyağı sürebilirsiniz.
Zeytinyağından gelen güzellik sırları
Beyaz dişler için: Dişetlerinizi zeytinyağı ile çalkalayınız ve uzunca bir süre ağzınızda tutunuz.
Beyaz dişler için: Dişetlerinizi zeytinyağı ile çalkalayınız ve uzunca bir süre ağzınızda tutunuz.
Parlak ve yumuşak saçlar için: Bir yumurta sarısını, 1 kaşık zeytinyağı, 1 limonun suyu ve yarım bardak bira ile karıştırınız ve saçlarınıza uygulayınız. Bir süre bekleyiniz. Sonra da başınızı sabun ya da şampuanla yıkayınız. 2 kahve kaşığı zeytinyağı, 1 kaşık ricin ve 10 damla kekiközünden hazırlanan bir karışım yapabilir saçlarınıza friksiyon ile uygulayabilir, saçlarınızı parlaklaştırabilirsiniz.
Kepeğe karşı: 20 gr. risin, 20 gr. kolonya ile 150 gr. zeytinyağını karıştırıp saçlarınıza friksiyon yapabilirsiniz.
Kuru cildi nemlendirmek için: Sızma zeytinyağı ile iyice ezilmiş avakado meyvesi hamurunu yüzünüze sürüp 10-15 dakika bekletiniz. Sonra yüzünüzü yıkayınız.
Yüz kırışıklıkları için: Haftada 2 kez, yatmadan önce zeytinyağı ve limon karışımı ile yüzünüze masaj yapabilirsiniz.
Kol ve Bacaklara yumuşaklık kazandırmak için: Kalın tuzla karıştırılmış zeytinyağı ile masaj yapınız, sıcak su ile yıkayınız.
Güneş yağına karşı saf zeytinyağını sürebilirsiniz.
ZEYTİNYAĞININ FAYDALARI :
Bugün dünyanın en önemli kanser ilacı köpek balığı kıkırdağıdır. Köpekbalığından çıkan sgualene adlı madde sızma zeytinyağında bol miktarda bulunur Günde 100 cl. zeytinyağı tüketimiyle köpekbalığı kıkırdağından alınacak kadar sgualene alınır. Zeytinyağı kanser riskini % 50'ye yakın azaltmaktadır.
Zeytinyağı hücreleri korur. Zeytinyağının içinde bulunan Oleiprine adlı madde sayesinde hücreler yenilerek kansere karşı hücreleri korur.
Zeytinyağı üretim aşamasında ısıyla temas etmemesi gerekiyor. Bu nedenle sağlıklısı Riveriya değil, Sızma olanıdır. Aslında en doğrusu, kokusuna alışıp mümkün olduğunca az veya hiç rafine edilmemişi kullanmaktır.
Yiyeceğin yanı sıra merhem olarak da kullanılan zeytinyağı; tahrişin neden olduğu acı ile yanmayı giderici ve yumuşatıcı özellikleri olan losyondur da...
Zeytinyağı, derinin foliküllerine penetre olabildiği için, gerek internal gerekse eksternal dokuların yara veya iritasyonunda ve enfeksiyonlara karşı faydalıdır.
Sindirim sistemini etkiler; ister soğuk olsun, ister sıcak olsun zeytinyağı mideyi çepeçevre koruyucu bir tabakayla sararak mide asitini azaltır. Yemek öncesi veya sonrası alınan bir kaşık zeytinyağı, mide zarını örtüp alkolün işlemesini önleyeceği gibi, karışık içkilerin yol açtığı sarhoşluğu da azaltır.
Gastrit ve ülsere karşı korumada etkin yardım sağlar. Hazmı en kolay olan zeytinyağı besinlerin bağırsaklar tarafından çok daha iyi emilmesini sağlayarak bağırsakların çalışmasını düzenler. Isıtılmış olsun yada olmasın zeytinyağı gastrik asiditeyi azaltabilmektedir. Tahriş giderici etkileri ülsere karşı koruma sağlar. Bağırsaklardan yiyecek geçişini kolaylaştırmak suretiyle konstipasyona engel olur.
Zeytinyağı safra kesesinin kontraksiyonlarını (kasılma) ve safra salgılanmasını uyararak safra taşı oluşum riskini azaltır, hazmı kolaylaştırır. Dalakta taş oluşumunu önler. Sarılığa ve karaciğer sancılarına iyi gelir. Oruç tutanlar, sahurda bir çorba kaşığı zeytinyağı içerse safra kesesi ve bağırsakları rahatlatacaktır.
Sabah kahvaltıdan önce alınan 1 veya 2 çorba kaşığı zeytinyağı -basit kronik kabızlığa - iyi gelir (daha iyi netice için suyla karıştırılabilir). Basur şikayetlerini giderir; sıcak olarak içilir.
Anne sütünde de bulunan E vitamini ve oleik asit içeriği ile zeytinyağı, normal kemik gelişimine katkıda bulunur. Anne karnında ve doğumdan sonra bebeğin beyninin olduğu kadar, genel olarak sinir sisteminin gelişimini de desteklediğinden, gebe ve emziren annelere özellikle yararlıdır.
Zeytinyağı yaşlanmanın, hem genel olarak doku ve organlar, hem de beyin fonksiyonları üzerinde ki etkilerini geciktirmektedir.
19 Şubat 2011 Cumartesi
TÜRKİYE'DE VE DÜNYA'DA ZEYTİN
Akdeniz havzasında bulunan Akdeniz'i çevreleyen ülkelerde dünya zeytin ve zeytinyağı üretiminin %97 si karşılanmaktadır.
EGE BÖLGESİToplam zeytin varlığımızın %70 i, toplam zeytin üretimimizin ise %76 sı bu bölgemizdedir. Bölgedeki zeytin üretiminin %70 i YAĞLIK,%30’luk bölümü ise SOFRALIK olarak değerlendirilir.
MARMARA BÖLGESİ
Türkiye’deki toplam ağaç varlığının %16 sı, toplam zeytin üretiminin%12 si bu bölgeden sağlanmaktadır. Bölgedeki zeytin üretiminin %85 lik bölümü sofralık olarak değerlendirilir.
GÜNEY DOĞU ANADOLU BÖLGESİ
Türkiye’deki ağaç varlığının %5 i, toplam zeytin üretiminin ise %2 si bu bölgemizdedir. Zeytinin %85 i yağ olarak işlenirken , %15’lik bölümü sofralık olarak işlenir. Yeşil zeytinler genellikle KIRMA ve ÇİZME olarak işlenir.
Ege bölgesinde KUZEY EGE bölümü dediğimiz yörede İklimsel (Klimatolojik) ve toprağın yapısal (Jeomorfolojik) özelliğinden dolayı,
İtalya’da TOSCANO
Yunanistan’da GİRİT Adası
Türkiyede’de EDREMİT KÖRFEZİ’ ni çevreleyen KUZEY EGE bölümünde dünyanın en özellikli zeytin ve zeytinyağı elde edilmektedir.
Bu yöredeki zeytin üreticisi ilçeler TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜN den ‘COĞRAFİ BÖLGE İŞARETLEME uğraşısı içersindedirler.
Ege Bölgesinin Kuzey Ege yöresinde, kuzeyinde KAZ DAĞLARI ile doğusunda MADRA DAĞI arasında kalan Edremit Körfezine paralel uzanan yörede dünyanın ve ülkemizin zeytin ve zeytinyağında içersinde insan sağlığı ile yakından ilgili bulunan MİNERALLER, VİTAMİNLER, DOYMAMIŞ YAĞ ORANI KALİTEYİ, NEFASETİ, RENGİ, AKICILIĞI, KOKUSU ve AROMATİK TADLARI ile farklı bir özelliğe sahip kılmaktadır.
Nedeni ise; Kaz dağlarının İsviçre Alp dağlarından sonra oksijen oranının en yoğun olduğu en temiz ve bitki örtüsü çeşidinin dünyadaki ender yerlerden birisi olmasıdır. Bu temiz havanın yazın esen yöreye özgü halkın dilinde ‘DELİ POYRAZ’ denilen Edremit körfezinin yöresel rüzgârlarıyla Kaz dağlarından zeytinlik alanlara doğru denizin iyodunu, tuzunu ve nemini de alarak esmesi altın sıvıya farklı bir özellik katmaktadır. Bu gibi nedenlerdendir ki, bu yörede görülen kalp ve damar hastalıkları dünya ortalamalarının çok altındadır. Uzun yaşam süresi olarak ta ülkemizdeki en uzun yaşam süresine sahip yöremizdir.
TÜRKİYE ZEYTİN DE:MARMARA BÖLGESİ
Türkiye’deki toplam ağaç varlığının %16 sı, toplam zeytin üretiminin%12 si bu bölgeden sağlanmaktadır. Bölgedeki zeytin üretiminin %85 lik bölümü sofralık olarak değerlendirilir.
GÜNEY DOĞU ANADOLU BÖLGESİ
Türkiye’deki ağaç varlığının %5 i, toplam zeytin üretiminin ise %2 si bu bölgemizdedir. Zeytinin %85 i yağ olarak işlenirken , %15’lik bölümü sofralık olarak işlenir. Yeşil zeytinler genellikle KIRMA ve ÇİZME olarak işlenir.
Ege bölgesinde KUZEY EGE bölümü dediğimiz yörede İklimsel (Klimatolojik) ve toprağın yapısal (Jeomorfolojik) özelliğinden dolayı,
İtalya’da TOSCANO
Yunanistan’da GİRİT Adası
Türkiyede’de EDREMİT KÖRFEZİ’ ni çevreleyen KUZEY EGE bölümünde dünyanın en özellikli zeytin ve zeytinyağı elde edilmektedir.
Bu yöredeki zeytin üreticisi ilçeler TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜN den ‘COĞRAFİ BÖLGE İŞARETLEME uğraşısı içersindedirler.
Ege Bölgesinin Kuzey Ege yöresinde, kuzeyinde KAZ DAĞLARI ile doğusunda MADRA DAĞI arasında kalan Edremit Körfezine paralel uzanan yörede dünyanın ve ülkemizin zeytin ve zeytinyağında içersinde insan sağlığı ile yakından ilgili bulunan MİNERALLER, VİTAMİNLER, DOYMAMIŞ YAĞ ORANI KALİTEYİ, NEFASETİ, RENGİ, AKICILIĞI, KOKUSU ve AROMATİK TADLARI ile farklı bir özelliğe sahip kılmaktadır.
Nedeni ise; Kaz dağlarının İsviçre Alp dağlarından sonra oksijen oranının en yoğun olduğu en temiz ve bitki örtüsü çeşidinin dünyadaki ender yerlerden birisi olmasıdır. Bu temiz havanın yazın esen yöreye özgü halkın dilinde ‘DELİ POYRAZ’ denilen Edremit körfezinin yöresel rüzgârlarıyla Kaz dağlarından zeytinlik alanlara doğru denizin iyodunu, tuzunu ve nemini de alarak esmesi altın sıvıya farklı bir özellik katmaktadır. Bu gibi nedenlerdendir ki, bu yörede görülen kalp ve damar hastalıkları dünya ortalamalarının çok altındadır. Uzun yaşam süresi olarak ta ülkemizdeki en uzun yaşam süresine sahip yöremizdir.
Ağaç sayısı açısından DÖRDÜNCÜ,
Kapladığı alan açısından ALTINCI,
Zeytinyağı üretimi açısından SEKİZİNCİ durumdadır.
Sofralık zeytin üretiminde ise, İspanyadan dünyada ikinci sırada yer almaktadır.
Zeytinyağı'nda hile yapanlar açıklanacak
Son dönemde sızma zeytinyağı adı altında kanola yağı karışımlı ve asitliği düşürülen zeytinyağlarının (kolon zeytinyağı) satışa sunulması Zeytindostu Derneği'ni de harekete geçirdi. 3 Ağustos itibariyle zeytinyağı tebliğinin değiştiğini ve kolon zeytinyağı tağşişine ceza kesilmesi için Tarım ve Köyişleri Bakanlığının tebliğine ilgili kriterlerin eklendiğini dile getiren Zeytindostu Derneği Başkanı Metin Ölken, ulusal ve yerel marketlerde satılan yağların tebliğe uyup uymadığına dair noter eşliğinde örnek alıp tahlil ettireceklerini, uymayanlar için yaptırımların gerçekleşmesini sağlayacaklarını söyledi. Aydın Ticaret Borsası Gıda Laboratuarları Genel Müdürü Ülkü Ülken ise markasız ürünlerde hileli karışım (tağşiş) oranının yüzde 90'lara kadar çıktığını söyledi. Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçı Birlikleri Başkanı Ali Nedim Güreli de ihbar mekanizmasını hayata geçirdiklerini dile getirdi.
Süt sektöründe meydana gelen son gelişmeler üzerine Ulusal Süt Konseyi basın açıklaması yaptı!
8 Nisan 2010 tarihinde yapılan Ulusal Süt Konseyi Yönetim Kurulu Toplantısı’nda aşağıdaki hususlar görüşülmüştür:
- Sektörde yaşanan son gelişmeler sırasında, anlaşmazlıkların çözümünde etkin bir rol üstlenmek amacıyla Ulusal Süt Konseyi Yönetim Kurulu üyeleri 25 Mart, 29 Mart ve 5 Nisan tarihlerinde Bakanlık yetkilileri, üreticiler ve Sanayicilerle görüşmeler yapmıştır.
- Gelinen bu noktadan sonra sektör sorunlarının çözüm yerinin Ulusal Süt Konseyi olduğu ortaya çıkmıştır. Bu çerçevede Konsey’in yetkilerinin ve yaptırım gücünün artırılması yönünde ortak görüş oluşmuştur
- Sektördeki fiyat dalgalanmalarının etkin bir şekilde yönetilebilmesi için, Ulusal Süt Konseyi’nin Müdahale Kurumu gibi görev yapabilmesi ile ilgili gerekli hukuki altyapı çalışmalarının başlatılması kararlaştırılmıştır.
- İlgili bakanlıklardan onay alınmasına rağmen bürokratik engellere takılan Okul Sütü Projesi’nin hayata geçirilmesi için kamunun üstüne düşen görevi yapması gerekliliği tespit edilmiştir.
- Ulusal Süt Konseyi Başkanı Sayın Ethem Sancak kişisel nedenlerle 8 Nisan itibari ile başkanlık görevinden ayrılmıştır.
DÜNYA BANKASI GIDA FİYATLARI KONUSUNDA UYARDI
Dünya Bankası Başkanı Robert Zoellick, küresel gıda fiyatlarının tehlikeli bir düzeye yükseldiğini söyledi.
Dünya Bankası Başkanı Robert Zoellick, küresel gıda fiyatlarının tehlikeli bir düzeye yükseldiğini söyledi.
Banka tarafından yayımlanan bir açıklamaya göre Zoellick, fiyatlardaki bu artışın milyonlarca kişiyi yoksulluğa itebileceğini, siyasal istikrarsızlıkları körükleyebileceğini belirtti.
Banka tarafından yayımlanan bir açıklamaya göre Zoellick, fiyatlardaki bu artışın milyonlarca kişiyi yoksulluğa itebileceğini, siyasal istikrarsızlıkları körükleyebileceğini belirtti.
Zoellick, özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki halkların, gelirlerinin yarıya kadarını gıdaya harcamalarından ötürü, bu yükselişten en çok etkilenecek kesim olduğunu belirtti. Zoellick, gıda fiyatlarındaki artışın sürmesinin beklendiğini, ihracat yasakları ve iklim koşulları gibi nedenlerin kısmen bunun nedenleri olduğunu kaydetti.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)