6 Ağustos 2011 Cumartesi

Kaçak bufalo eti patlaması!

Geçen yıl müdahaleyle 11-12 TL'ye gerileyen karkas etin kilosu 15 TL'yi buldu. Et fiyatları tırmanışa geçince kaçak et tehlikesi hortladı. Piyasaya kaçak olarak binlerce ton bufalo eti sürüldüğü iddia ediliyor...
ET ithalatı yaklaşık bir yıldır serbest. Hatırlanacağı
gibi fiyatlar aşırı yükselince, Tarım
ve Gıda Bakanlığı ithalatı koşullu olarak
serbest bırakmış ve karkas etin kilosu 15-17
TL'lerden 11-12 TL'lere gerilemişti. Bu sürede
140 bin ton kesilmiş et, 170 bin adet de
canlı hayvan ithalatı yapıldı. Dış Ticaret
Müsteşarlığı verilerine göre, 2010 yılında
584.5 milyon dolarlık ithalat yapıldı. Buna
karşılık 2011'in sadece ilk 5 aylık döneminde
et ve canlı hayvan ithalatına 685 milyon
dolar ödendi. Henüz açıklanmayan haziran
ayı rakamları da eklendiğinde bu tutarın 1.5
milyar liraya ulaştığı tahmin ediliyor.

28 Mayıs 2011 Cumartesi

Veriticillium Solgunluğu

Ege Ünv. Zir. Fak. Bitki Koruma Bl.
Fitopataloji Anabilim Dalı
Veriticillium Solgunluğu
Türkiye'de zeytin yetiştiriciliğinde mevcut zararlı ve hastalık sorunlarına ek olarak Verticillium solgunluğu olarak bilinen ve ağaçlarda kısmi dal kurumalarına veya tam kurumaya neden olan bir hastalık daha kendini göstermeye başlamış-tır. Verticillium dahliae isimli bir fungusun neden olduğu bu hastalık aslında ülkemiz zeytinliklerinde 70' li yıllardan beri bilinmektedir ancak son on yıl içerisinde özellikle taban arazilerde kurulmuş, sulama olanağına sahip, genç zeytinlik tesislerinde, üreticileri çok kaygılandıracak bir yaygınlığa ulaşmıştır. Bu nedenle Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Adnan Menderes ve Ege Üniversiteleri Ziraat Fakülteleri ve TARİŞ AR-GE Müdürlüğü bu konuya araştırma ve çiftçi eğitimi düzeyinde eğilme gereği duymuşlardır.
Verticillium solgunluğunun zeytin ağaçlarında oluşturduğu iki farklı belirti vardır. Bunlardan ilki, kış sonundan ilk baharın ilk aylarına kadar gelişen ve kendini daha çok sürgün ve dalların kuruyarak ölmesi olarak belli eden akut solgunluktur. Belirtiler önce yaprakların renginin açılması, sonra kahverengiye dönerek uzunlamasına geriye doğrı kıvrılması ile başlar. Eğer uçlardan geriye doğru kuruma ve ölüm çok hızlı gelişir ise bu durumda 'inme' adı verilen ve ağacı tümden ölüme götüren ağır bir tablo ortaya çıkar. Diğer belirti ise ilkbaharda akut solgunluk belirtilerinden sonra ortaya çıkan ve yaz aylarına doğru yavaşça gelişen kronik solgunluk belirtileridir. Ancak bu defa kuruma ilk olarak çiçeklerde meydana gelir. Çiçekler ölür ancak sürgünlerin üzerinde asılı kalırlar. Daha sonra bunu hastalıklı dallar üzerinde bulunan yaprakların renginin donuk yeşile dönerek dökülmesi izler. Dallar çıplaklaşır, sadece sürgün uçlarındaki yapraklar kalır. Hastalıklı sürgün ve dalların kabuğu kırmızımsı kahverengi olur ve içteki iletim dokularıının rengi de koyulaşır. Kronik solgunluğun akut solgunluktan bir diğer farkı da bundan etkilenen zeytin ağaçlarının yıllar içerisinde, hastalık şiddetinin yavaş yavaş azalmasına neden olacak biçimde bir iyileşme sergilemeleridir.
Zeytin ağaçlarında solgunluğa neden olan bu fungus mikrosklerot adı verilen dayanıklı yapılar oluşturur. Bunlar sayesinde toprakta, her hangi bir konukçu bitki olmasa da çok uzun yıllar hatta onbeş sene kadar canlılığını sürdürebilir.
Mikrosklerotların büyük bir kısmı toprak yüzeyinde ya da toprağın üst katmanlarında bulunurlar. Bu nedenle sulama ve yağışların neden olduğu yüzeysel su akışı ile kuvvetli rüzgarlar hastalık etmenini çevreye dağıtabilir. Ayrıca hastalıklı bitkilerden dökülen yapraklar da rüzgarla uçuşarak komşu tarlaları bulaştırabilirler. Bütün bu yayılma yollarının dışında hayvan gübresi, karıkla ve salma sulama ile tarım makinalarının neden olacağı bulaşmayı da gözardı etmemek gerekir. Fidanlıklarda etmenle bulaşık filiz, sürgün ve anaçların, yeni zeytinliklerin tesisi sırasında ise hastalıklı fidanların kullanılması hastalığı temiz ve uzak bölgelere bulaştırır.
Zeytin Verticillium solgunluğu en yaygın ve şiddetli olarak kendini 0-10 yaşlı genç tesislerde göstermektedir. Etmen 50 yaşından daha yaşlı ağaçları çok ender olarak yakalar. Ayrıca, daha önceden pamuk, domates, patlıcan gibi V. dahliae' ye duyarlı bitkilerin yetiştirildiği topraklarda tesis edilen zeytinliklerde hem daha sık hem de yüksek şiddette solgunluk oluşmaktadır.
Yazının başında da belirtildiği gibi hastalık ülkemizde 'yeni' değildir. İlk kez 1972 yılında kayıtlara geçtiğine göre en azından 40 yıla yaklaşan bir süredir zeytinliklerimizde bulunduğunu tahmin edebiliriz. Ancak, özellikle son yıllarda Ege bölgesinde yeni zeytinlik tesislerin kurulmasının hız kazanmasına paralel olarak daha çok dikkat çekmeye başlamıştır. Türkiye' de bu hastalığın Batı Anadolu' daki yaygınlık durumu, zeytinliklerin yakalanma oranı ve şiddetini belirlemek üzere Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü ile TARİŞ AR-GE tarafından iki yıl süren bir survey çalışması yapılmıştır. Ayrıca bu araştırmaya, hastalık ile tesis özellikleri ve yetiştirme tekniği arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla bir üretici anketi de eklenmiştir.
Batı Anadolu illeri Aydın, Balıkesir, Çanakkale, İzmir, Manisa ve Muğla' da yer alan ve 'taban' karakterindeki alanlarda tesis edilmiş zeytinliklerde 1998 2000 yılları arasında yürütülen bu araştırmada, survey alanında hastalığın yaygınlık oranı yaklaşık % 55 olarak saptanmıştır ki bu da bize ziyaret edilen zeytinliklerin yarısında hastalın mevcut olduğunu göstermektedir. Solgunluk görülen zeytinliklerde ağaçların hastalığa yakalanma oranının ise ortalama % 0,9 olduğu belirlenmiştir. Bu oran hastalığın bulunduğu zeytinliklerde neredeyse her 100 ağaçtan birinin solgunluğa yakalandığını işaret eder ki, çok yıllık bir kültür bitkisi için bu hiç de önemsiz bir oran değildir. Ancak sevindirici olan bir husus, hasta ağaçlarda hastalık şiddetinin çok yüksek olmadığının, genelde tek dal kurumaları düzeyinde bulunduğunun gözlemlenmiş olmasıdır.
Yürütülen anket çalışmasından elde edilen ilk önemli sonuç tesis biçimi ile hastalığın yaygınlığı arasında kurulan ilişki olmuştur. Anket sonuçlarına göre bölgede yeni zeytinliklerin artık fidan kullanılarak tesis edilmeye başlandığı açıkça anlaşılmış ve hastalık da en yaygın olarak (% 75) bu tarz zeytinliklerde saptanmıştır. Ancak yine de bu bulgudan yola çıkarak hastalığın yalnızca fidanlıklardan alınmış bulaşık fidanlarla yayıldığını iddia etmek çok doğru değildir. Çünkü sökülmüş delicelerle tesis edilmiş zeytinliklerde de ortalama yaygınlık oranından ( %55 ) daha yüksek bir oranda (% 69) hastalığa rastlanmıştır. Ancak yine de ülkemiz zeytin fidanlıklarında Verticillium dahliae' nin varlığını saptamaya yönelik araştırmalar yürütmek gerekli görülmektedir.
Zeytinlerde Verticillium solgunluğunun sulanan bahçelerde daha yaygın olarak görüldüğüne dair yerleşmiş bir kanı mevcuttur. Bu nedenle anket çalışması sırasında bahçesinde hastalık mevcut olsun veya olmasın bütün üreticilere sulama yapıp yapmadıkları sorulmuştur. Yanıtlara göre sulama ile hastalık çıkışı arasında doğrudan bir ilişki kurmak kolay olmamıştır. Çünkü hastalık görülen zeytinliklerin % 41' inde, görülmeyenlerin ise % 20' sinde sulama uygulandığı anlaşılmıştır. Yani oran daha düşük olmakla birlikte Batı Anadolu' da hastalık görülmeyen bahçelerin bir kısmında da sulama yapılmaktadır.
Ankette yer alan bir soru da, hastalık görülen ve görülmeyen zeytinliklerde, tesisten önce varolan doğal bitki veya kültür bitkisinin niteliği ile ilgiliydi. Survey alanında hastalık saptanan 61 zeytinliğin %52' sinin yerinde daha önce fundalık, çalılık, ormanlık ve çayır gibi doğal vejetasyonlar ile susuz tarım arazilerinin bulunduğu görülmüştür. Buradan da anlaşılacağı üzere geçmişinde, etmenle doğrudan ilişkilendiremeyeceğimiz bir ön  
zeytinliklerde de bu hastalık görülebilmektedir. Ancak daha önce pamuk, asma, incir ve sebze gibi Verticillium dahliae' nin konukçusu olan bitkilerin yetiştirildiği 24 zeytinliğin 20 tanesinde bu hastalığın mevcut olduğu saptanmıştır. Yani öncesinde, etmene duyarlı olmayan bitkilerin bulunduğu zeytinliklerde de hastalık görülebilmekle birlikte Verticillium solgunluğu, daha önce duyarlı kültür bitkilerinin yetiştirildiği arazilere kurulan bahçelerde çok daha yaygın olarak problem oluşturmaktadır.
Bütün bu bilgilerin ışığı altında, zeytinde Verticillium solgunluğuyla mücadele etmenin hiç de kolay olmadığı anlaşılacaktır. Bunun en iyi yolu tesisten önce ve sonra önemli oranda kültürel önlemleredayanan entegre bir strateji izlemektir.
Zeytinlik tesisi öncesinde karşımıza çıkan en önemli iki unsur sağlıklı üretim materyali ve etmenle bulaşık olmayan topraktır. Uzun yıllar boyunca hastalığa duyarlı bir konukçu örneğin pamuk yetiştirilen etmenle bulaşık bir arazide hiç beklemeden zeytinlik kurmak, yaratacağı sonuçlar açısından hiçbir sürpriz taşımaz. Böyle bir zeytinlikte er geç Verticillium solgunluğu görüleceği çok açıktır. Ancak daha önce de değinildiği gibi etmenin toprakta bulunan mikrosklerotlarının çok uzun yıllar boyunca canlılıklarını sürdürebildikleri unutulmamalıdır. Ancak bulaşık bir araziyi bölgesel olarak toprak solarizasyonu ve chloropicrin ile fümigasyon yoluyla nispeten temizlemek mümkündür. Fakat chloropicrin henüz ülkemizde ruhsatlı değildir.
Zeytinlik tesisinden sonra da uygulanabilecek bazı yöntemler vardır. Örneğin zeytin ağaçlarındaki doğal iyileşme ağaçlara tek tek uygulanacak toprak solarizasyonu ile teşvik edilebilir. Yunanistan ve İspanya' da bu yöntemle olumlu sonuçlar elde edilmiştir. Ülkemizde halen Manisa ilinin Akhisar ilçesinde ağır solgunluk belirtileri gösteren bir zeytinlikte ilk defa bir solarizasyon denemesi yürütülmektedir.
Bu hastalığa dayanıklı çeşit veya anaçların belirlenmesi hastalıkla mücadele açısından kuşkusuz çok büyük bir önem. taşımaktadır. Ancak ülkemizde bu konu henüz araştırma aşamasındadır.
Zeytinlikte uygulanan sulama ve toprak işleme hastalık çıkışında çok önemli bir etkiye sahiptir. Derin ve ağaca çok yaklaşan bir sürüm köklere zarar vereceği için etmenin ağaca girişini kolaylaştırır. Sulanmayan zeytinliklerde de Verticillium solgunluğunun çıkması mümkündür. Ancak salma ve karıkla sulamanın bahçe içinde etmeni taşıma ve bulaştırmadaki rolü araştırmalarda kesinlikle ortaya konmuştur. Bu nedenle en azından hastalık görülen bahçelerde ve tabi ki yeni tesislerde damlama sulama teşvik edilmelidir.
Türkiye' de halen Zeytinde Verticillium solgunluğuna karşı ruhsatlandırılmış bir ilaç mevcut değildir. Zaten dünyada bu hastalıkla ile kimyasal mücadele amacıyla şimdiye kadar yürütülen çalışmalar mevcut fungisidlerden hiç birinin hastalığın kontrolünde yeterli olmadığını göstermiştir.
Ankette yönelttiğimiz bazı sorularla üreticilerin hastalık hakkındaki kanaatlarini ve bu sorunla nasıl başa çıkmaya çalıştıklarını da öğrenmeye çalışmıştık. Bahçesinde Verticillium solgunluğu görülen üreticilerin % 75' i bu hastalığın kaynağı hakkında hiçbir fikir yürütememekteydi. Üstelik bu hastalığın fungal bir nedene bağlı olabileceğini düşünen üretici sayısı ise sadece iki kişiydi. Ancak dikkat çekici diğer bir nokta ise üreticilerin % 80' ninin bu belirtileri en fazla 3 yıldan bu yana gözlemlemeye başladıklarını belirtmeleriydi. Buradan hastalığın bölgede henüz çok yakın bir geçmişe sahip olduğu ortaya çıkmaktadır. Yine de hastalığı tanıtmak ve mücadelesinde etkili olabilecek yöntemleri öğretebilmek için Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı yayın teşkilatınca hem üreticilere hem teknik personele yönelik bilgilendirme toplantıları yapılması kanımızca çok faydalı olacaktır.
Sonuç olarak uzun yıllardır varlığı bilinse de, Verticillium solgunluğu Batı Anadolu zeytinliklerinde son yıllarda bu ağaca duygusal olarak da çok bağlı olan bölge üreticilerini üzen ve kaygılandıran bir yaygınlık sergilemeye başlamıştır. Zeytincilik sektöründeki gelişmeler sonucunda, belli bir sermaye yatırarak daha modern zeytinlik tesisleri kuran ya da mevcut ağaçlarına daha özenli bir bakım uygulamaya başlayan bölge üreticilerinin karamsarlığa düşmesine engel olunabilmesi için bu hastalığın biraz daha önemsenmesi ve özellikle de tarım teşkilatına bağlı araştırma kuruluşları ve ziraat fakültelerince hastalığın mücadelesine yönelik araştırmalar yapılması çok gereklidir.

DİKKAT !...... ZEYTİNLERDE VERTİCİLLİUM HASTALIĞI

ZEYTİNLERDE VERTİCİLLİUM HASTALIĞI


Verticillium solgunluğu geniş konukçu dizinini dünyanın birçok yerinde etkilemektedir. Verticillium, ölmekte olan konukçu dokularında üreyen mikrosklerot halinde toprakta yaşamını sürdürür. Bu durum toprak nemine ve sıcaklığına bağlı olarak değişir. Toprağa bir kez bulaştığı zaman 10 yıl veya daha fazla süre toprakta canlı olarak kalabilmektedir, mikrosklerot formu bu sürenin uzunluğunda çok önemli rol oynamaktadır.

6 Mayıs 2011 Cuma

Mikrobiyolojik Ekim, Sayım ve Boyama Yöntemleri

MİKROORGANİZMA EKİM YÖNTEMLERİ ve SAYIMI:
 Tanım: Gıda maddesi üzerinde bulunan mikroorganizmaların sayılarının belirlenmesi amacıyla yapılan ekim işlemidir.
Gıda Bilimi ve Endüstrisi ile İlişkisi: Bir gıda maddesinde mikroorganizma sayısı belirlenerek o gıdanın gıda tüzüğünde belirtilen değerlere uygunluğunun saptanarak, sağlıklı olup olmadığı belirlenir.

Gıda Örneklerinde Toplam Bakteri Sayımı:
Özet:
Bu yöntem fermente gıdalar gibi doğal niteliği yönünden yüksek sayıda mikroorganizma  içerenler dışında bir çok gıdada kalite kriteri olarak kullanılır. Yöntemlerde belirtilen besi ortamlarına ekilen gıda örneği seyreltimleri belli süre ve sıcaklıkda, aerobik koşullarda inkübe edilir. Toplam bakteri sayımında, dökme ve yayma plak teknikleri gibi kültürel sayım yöntemleri kullanılır.

1. Dökme Plak Yöntemiyle Toplam Bakteri Sayımı:
Materyal:
·        Mikroskop
·        Otoklav
·        Etüv(220°C’ye kadar ayarlanabilir)
·        Su banyoları
·        Stomacher veya blender
·        Bunzen beki
·        Steril pens
·        Tüp karıştırıcı
·        Steril drigaski , özeler
·        Cam veya plastik steril petriler
·        Steril pipetler
·        Deney tüpleri ve tüp taşıyıcıları
·        Erlen, beher
·        Plate Count Agar(PCA),EMB
·        Mercimek

Metot:
Ø      10g gıda maddesi tartılır ve 90ml fizyolojik su içine konur. Bu karışım stomacher’de homojenize edilir. Bu dilisyon  –1 dilisyonudur.
Ø      –1 dilisyonundan  1ml alınır ve içinde 9 mlt fizyolojik su bulunan deney tüpüne aktarılır. Bu –2 dilisyonudur.
Ø      –2  dilisyonundan 1 ml alınarak içinde 9 ml fizyolojik su bulunan deney tüpüne aktarılır. Bu –3 dilisyonudur.
Ø      Üzerlerine seyreltim değerleri yazılmış petri kutularına –1,-2,-3 dilisyonlarından 1’er ml konulur. Petriler üzerindeki numaralar seyreltim numaraları  ile aynı olmalıdır.
Ø      Agarlı besi ortamı kaynar su banyosunda 45°C’ye kadar soğutulur. Her petriye 15-20 ml besi yeri dökülür.
Ø      Petrilere hafif salınım hareketi verilerek örnek ile besi yerinim karışması sağlanır.
Ø      Besi ortamı katılaştıktan sonra  petriler ters çevrilerek 25°C’ de 24-48 saat inkübe edilir.

Kullanılan Çözeltiler:
Plate Count Agar (PCA):
Trypton                     5 gr
Yeast agar                 2,5 gr
Glukose                    1 gr
Agar                          15 gr
Destile su                 1 lt


Eosin Methylen Blue Agar (EMB):
Pepton                   10 gr
Laktoz                    10 gr
K2HPO4                 2 gr
Agar                       15 gr
Eosın Y                   0,4 gr
Methylen Blue        0,065gr
Destile su              1 lt

2. Yayma Plak Yöntemiyle Toplam Bakteri Sayımı:
Materyal:
Gerekli cihaz ve malzemeler  dökme plak yönteminde anlatıldığı gibidir. Yalnız burada besi yeri olarak DRBC agar kullanılır. Bu besi yeri ile küfler sayılır.

  Metot:
Ø      –1,-2,-3 dilisyonları daha önce anlatıldığı gibi hazırlanır.
Ø      Boş petrilere 15-20 mlt besi yeri dökülür. Besi yerinin donması beklenir ve üzerine her dilisyondan  0,1 er  mlt  pipetle aktarılır.
Ø      Petrilere 0,1 er mlt örnek koyulduğu için bir kez daha seyreltim yapılmış gibi sayılır ve petrilere koyulan seyreltim derecesinden bir düşük sayı ile numaralandırılır:-1® -2
Ø      Koyduğumuz örnekleri drigaski ile agarın yüzeyine yayarız.
Ø      25°C de 5-7 gün inkübe edilir.

Kullanılan Çözeltiler:
DRBC Agar:
Glukoz                               10 gr
Bakteriyolojik pepton         5 gr
KH2PO4                              1 gr
MgSO4.7H2O                     0,5 gr
Rose bengal                       0,5 mlt
Dikloran                            1 mlt
Kloram fenikol                  0,1 gr
Agar                                  15 gr
Damıtık su                        1000 mlt

3. Direkt Ekim Yöntemi:
Materyal:
·        Malt Extract Agar(MEA)
·        Nohut
·        Diğer materyaller daha önceki yöntemlerde kullanılan materyallerdir.

Metod:
Ø      Behere 50 gram nohut konur. Üzerini kaplayacak kadar %4’lük NaOCl ile 1 dakika boyunca çalkalanır.
Ø      Daha sonra bu çözelti dökülüp nohutlar beher içinde steril su çalkalanır.
Ø      Steril su dökülüp tekrar steril su eklenir, çalkalanır ve dökülür.
Ø      Beş adet nohut steril bir pensle alınıp dikkatli bir şekilde besi yerine konulur. Nohutların petri kutusu içinde kaymamasına, birbirlerine değmemesine ve besi yerinin nohutlar dikilirken yırtılmamasına özen gösterilmelidir.

Kullanılan Maddeler:
Malt Extract Agar:
Malt Extract                   30g
Agar                               20g
Destile su                       1 lt

Mikroorganizma sayısının belirlenmesi:
Petri kutusunda sayım yaparken bakteriler ve mayalar için 25-250 koloni gelişmiş petriler seçilirken, küfler için ise 10-25 koloni gelişen petriler seçilir. Mikroorganizma sayısı aşağıdaki formül ile bulunabilir:
Mos. sayısı (cfu/g) = Petrideki koloni sayısı * petri kutusuna ekilen miktar (ml) /seyreltme oranı

Hata Kaynakları:
·        Dökülen besi yerlerinin petri kutusuna iyi dağıtılamaması.
·        Katı parçacıklar bulunan besi yeri dökülmesi.
·        Yeterli seyreltme yapılamaması.
·        Sayım yaparken dikkat edilmemesi.
 
 
 
BOYAMA YÖNTEMLERİ ve MİKROORGANİZMALARIN BOYANMASI:
Tanım:
Mikroorganizmaların pek çoğu renksiz olduklarından normal ışık mikroskobu ile görülmeleri zordur. Mikroorganizmaların mikroskopta görünür hale getirilmesi için preparat hazırlandıktan sonra uygun boya çözeltileriyle boyanmaları işlemine “mikroorganizmaların boyanması”denir.
Boya bir benzen halkasına bağlı kromofor ve okzokrom gruplarını taşıyan organik bir bileşiktir. Kromofor grup moleküle renk özelliği verir, ancak bu bileşik renkli olmasına rağmen henüz boya karakterinde değildir. Bu maddenin herhangi bir ortama tutunma özelliği yoktur. Bu özellik okzokrom grubu ile sağlanır. Okzokrom grubu moleküle elektrolitik çözünme özelliği vererek tuz meydana getirilmesini sağlar. Okzokrom grubu boyanın renk tonunu değiştirebilir. Ancak rengin ortaya çıkmasını sağlayamaz.

Boya Çeşitleri:
·      Bazik Boyalar: Bazik fuksin, Kristal violet, Metilen mavisi, Safranin.
·      Asit Boyalar   : Nigrosin, Eosin, Asit fuksin.
·      Nötr Boyalar  : Giemsa, Leishman

Gıda Bilimi ve Endüstrisi ile İlişkisi:
Boyama yöntemleri ile mikroorganizmaların sınıflandırılması ve tanımlanması, genel olarak şeklinin gözlenmesi mümkündür. Boyama ile bir gıda ürününün ekim işleminden sonra açığa çıkan kültürlerden şüphe duyulanların hangi mikroorganizmalar olduğu belirlenir. Böylece insan sağlığı açısından güvenilir bilgiler elde edilebilir. Ayrıca boya maddeleri mikroorganizmaların boyanmasının dışında başka amaçlar için de  kullanılmaktadır. Örneğin trifenil içeren bazı boyalar bazı mikroorganizmalar üzerine öldürücü etkiye sahip olduklarından, mikroorganizmaların izolasyonunda besi yerine inhibitör ajan olarak ilave edilmektedir. Böylece istenmeyen mikroorganizmaların gelişmesini önleyerek besi yerine seçici özellik kazandırır.

Boyama Yöntemleri:
·      Basit Boyama
·      Gram Boyama
·      Endospor Boyama
·      Flagella Boyama
·      Kapsül Boyama
·      Küf Boyama
 
1.      Gram  Boyama

Tanım:
Mikrobiyolojide çok kullanılan bir yöntemdir. Bakteriler bu yöntemle iki gruba ayrılırlar. Mor-menekşe renge boyanmış mikroorganizmalar gram pozitif, pembeye boyananlar ise gram negatif olarak tanımlanırlar. Bazı mikroorganizmaların yaşlandıkça gram reaksiyonlarında değişiklik olabileceğinden 18-24 satlik genç kültürlerden hazırlanan preparatlar kullanılmalıdır.
 
Materyal:
·        Lam
·        Öze
·        Besiyerinde bakteri kültürü (PCA petrisinde)
·        Boya çözeltileri: Crystal violet, gramın iyot çözeltisi, safranin veya sulu fuchsin
·        %95’lik etil alkol
·        Kurutma kağıdı
·        İmmersiyon yağı
·        Mikroskop(100Xobj.)
Metod:
a)Preparat Hazırlanması:
Ø      Temiz bir lam üzerine öze ile bir damla steril fizyolojik tuz çözeltisi damlatılır.
Ø      Öze bunzen alevinde sterilize edilir,soğuması için kısa süre beklenir.
Ø      Steril öze ile katı besiyerinden bir miktar kültür alınır.
Ø      Kültür lam üzerine damlatılmış su ile karıştırılır.
Ø      Öze bunzen alevinde sterilize edilip,yerine konur.
Ø      Preparatın kuruması için bir süre beklenir.
Ø      Bir pens yardımıyla bir ucundan tutulan lam bunzen  aleviden  3 kere geçirilir.
 
b)Boyama Yöntemi:
Ø      Uygulamada hazırlanan preparat üzerine crysal violet damlatılarak 1-2 dak. beklenir.
Ø      Su ile hafifçe yıkanarak boyanın fazlası akıtılır.
Ø      Lugol çözeltisi damlatılarak 1 dak. bekletilir.Sürenin sonunda Lugol çözeltisi akıtılır.
Ø      Preparat %95’lik etil alkol ile yıkanır.(10-15 sn )
Ø      Preparat, saf sudan geçirildikten sonra sulu carbol fuchsin çözeltisi ile 10-30 saniye boyanır.
Ø      Damıtık su ile iyice yıkanır ve kurulama kağıdı ile hafifçe suyu alınır ve kurumaya bırakılır.
Ø      İmmersiyon objektifi ile mikroskopta incelenir.
 
Kullanılan çözeltiler:
Crystal Violet Çözeltisi:
Crystal Violet                0.50 g
Damıtık Su                    100.00 ml
Lugol çözeltisi
İyot                               1.00 g
KI                                 2.00 g
Damıtık Su                   300.00 ml
Carbol Fuchsin (Ziehl-Neelsen)
Basic fuchsin                               1.00 g
Etanol (%95)                               10.00 ml
Fenol (%5’lik çözeltisi suda)      100.00 ml   
 

2.Küf Boyama:
Materyal:
·        Lam
·        Öze
·        Küf kültürü
·        Lactofenol
·        %95’lik etil alkol
·        Kurutma kağıdı
·        İmmersiyon yağı
·        Mikroskop
·        Lamel
Metot:
Ø      Temiz bir lam üzerine bir damla lactofenol çözeltisinden damlatılır.
Ø      İğne uçlu öze ile spor yapısını içeren kültür bir miktar besiyeri ile birlikte alınarak çözelti üzerine konur.
Ø      Üzerlerine bir damla alkol damlatılıp hava kabarcığı kalmayacak şekilde lamel kapatılır.
Ø      Preparat mikroskopta incelenir.
 
Kullanılan Çözeltiler: 
Lactofenol Çözeltisi:
Fenol (kristal)                20 g 
Laktik Asit                     20 g
Gliserol                          40 g
Saf su                             100 ml
 
Hata Kaynakları:
·        Yeterli steril koşullarda çalışmama.
·        Besi yerinden kültür alımına dikkat etmeme.
·        Preparat alınırken kültürün lam üzerindeki su ile iyice karıştırılmaması.
·        Mikroorganizmaların lam üzerine iyice fiksasyon edilmemesi.
·        Damlatılan boyaların gereğinden fazla veya az damlatılması.
·        Bekleme sürelerinin yeterli olmaması.
·        Su ile yıkamada mikroorganizmaların kayıp olması.
·        Kurutma kağıdının fazla bastırılması.
·        Küf boyamada lamelin hava alacak şekilde kapatılması.
 
Ekler:
→Gıdadaki mikroorganizmaların tüm yüzeye yayılması için parçalama işlemi yapılır. Bu işleme homojenizasyon denir. Homojenizasyonda üç tip alet kullanılır:
-Stomacher: Dilüsyon sıvısı  içinde bulunan maddeyi pedalları ile döverek parçalayıp sıvıya homojen olarak dağıtan alettir.
-Blender: İçinde bulunan bıçağın dönmesi sonucu homojenizasyon sağlayan alettir.
-Top drive homogenizer: Bıçağın üstten aşağıya dönerek inmesiyle homojenizasyon sağlayan alettir.
 
Gram pozitif bakterilerin alkol ile muameleden sonra crystal violet-iyot kompleksini bırakmamalarının nedeni hücre duvarının özelliklerinden kaynaklanmaktadır. Gram-negatif bakterilerde ince bir peptidoglycan tabaka bulunur ve yağ oranı daha fazladır. Gram-pozitif bakterilerde ise peptidoglycan tabaka daha kalındır. Gram boyamanın uygulanmasından sonra oluşan crystal violet-iyot kompleksi, alkol ile yıkamada gram pozitif bakterilerde kalın peptidoglycan tabakadan çıkamaz ve hücre içinde kalarak hücrenin mor renkte görünmesine neden olur. Gram negatif bakterilerde ise alkol, hücre duvarının dışındaki lipopolisakarid tabakada delikler oluşturur. Böylece alkolden sonraki su ile yıkamada boya yıkanır ve gram negatif bakteriler başlangıçtaki şeffaf durumlarına dönerler. Bu aşamadan sonra bakteriler karşıt boya olan safranin ile boyandıklarında boyayı tuttukları için renkleri pembe-kırmızı görünür. Gram pozitif bakterilerde safraninin bir etkisi olmadığı için hücrenin renginde son olarak bir değişiklik  meydana gelmez. 
 
 
 
 

24 Şubat 2011 Perşembe

FOOD FİGHT


                                                                                                                                                     Gıda savaşı gıda üretimi ile ilgili tarihi ve son yarım yüzyıl boyunca Amerika'nın yeme alışkanlıklarında ortaya çıkan güzel ama doygunluk hissi olmayan  amerikanların tabiriyle "FAST FOOD ( HAZIR GIDA ) " bazı kişilerin bu hazır gıdalara karşı başlattığı gıda savaşı ve gıda konusunda aynı görüşlere sahip Alice Waters, Dan Kuaför, Wolfgang Puck ve Michael Pollan gibi armatör gıda ile bir dizi görüşme için tedavi edilir yemek pişirmek ve yemek benim gibi tesadüflere katıldıklarını Bu bizim ve bugün bildiğimiz kimi kesimin yolu Amerikalılar dükkanda bazı değişikliklerde çalışmakta ve mevsimlik gıda hareketinin yarattığı insanlar ön sırada yer alır.


Yönetmen Chris Taylor açıkça Richard Nixon altında Earl Butz, Tarım Sekreterini de suçlamaya çalışıyor.Sayın Butz ucuz yiyecek ve güvenilir bir kaynak ile amerika kamu sağlama sorumluluğu ile suçladı.Onun cevabı gıdalar  büyüyen daha geniş bir küçük yerel çiftçi kalıntısı sonuçlarından çiftçilerin az sayıda mısır ve bol büyümeye sahip olduğuydu.Mısır şimdilerde Amerikanlıların yediği gıdalarda önemli bir hammeddeye sahip olduğu belirtiliyor.

Food Fight



işte buna gıda savaşı denir

Shayne Ward - Gotta Be Somebody

23 Şubat 2011 Çarşamba

Gıdaları Saklamanın Püf Noktaları


Muz saklama

      Muzları ayrı saklayın, çünkü bir meyva kasesinde başka meyvalarla birlikte saklandıkları zaman diğer meyvaların çürümesine neden olurlar.

     Mantar saklama

      Mantarları taze tutmak için, onları buzdolabinda bir kağıt torba içinde saklayın. Kullanmadan önce yalnızca bir kağıt havluyla silin. Soymaya gerek yoktur.
 

     Armutu saklarken

      Sapları yukarı doğru gelecek şekilde dizin, bozulmasını geciktirmiş olursunuz.


     Bal saklama

     Kahvaltı sofralarının vazgeçilmez yiyeceği olan balın saklama koşullarına dikkat edilmezse şekerlenir ve besin değeri kaybolur. Bu yüzden bal kavanozunu sıcak olmayan serin ve karanlık bir yerde saklamak daha iyi olacaktır. Gün ışığı alan bal bozulur. Ayrıca kavanozun kapağı açık kalırsa nem alır ve tadı acımtrak olur.


     Çikolatayı saklarken

      Çikolata çok dayanıklı bir besin maddesi değildir. İçindeki yağ ve kakao uygun şartlarda saklanmazsa çabuk bozulur. Bu nedenle çikolatayı, serin ve karanlık yerde muhafaza edin.
 

     Limonun saklanması

      Kesik limonun saklanması - Limonun üzerine tuz dökün. Böylece limon ikinci bir kullanıma kadar kuruyup bozulmadan saklayabilirsiniz. - Bir fincan tabağının içine biraz sirke koyun. Kesik kısmı sirkenin içinde kalacak şekilde, limonu bu tabağa yerleştirin. Bütün limonun saklanması - Limonları bir kaba doldurup tamamen örtülene kadar üzerine tuz dökün. Böylece, limonları hiç bozulmadan birkaç gün saklayabilirsiniz. - Limonları su dolu bir kaba koyup bu suyu hergün değiştirerek de tazeliklerini koruyabilirsiniz.


     Marmeladı saklarken

      Saklama kavanozunun üzerine yanmış şeker dökün. Daha sonra kavanozun kapağını kapatın.


     Marulların uzun süre taze kalması için

      Bir saat su dolu bir kapta tutun. Sonra buzdolabına açık kısmı aşağı gelecek şekilde yerleştirin. Bu şekilde on gün saklayabilirsiniz.


     Maydanozları saklarken

      Maydanozlarınızı kuru olarak kıyıp uzun süre muhafaza edebilirsiniz. Böylece hem her zaman kullanıma hazır olur, hem de uzun süre yeşil halini korur. Kıyılmış maydanozu yemeklerin içinde kullanabileceğiniz gibi yemeklerin üzerinde süsleme amaçlı da kullanabilirsiniz.


     Meyveleri taze tutmak için

      İçlerine herhangi bir cins yaprak serpip saklayın.


     Parça etleri saklarken

      Biftek ya da bonfile gibi parça etleri toplu halde buzluğa kaldırmayın. Birbirlerine yapışırlar. İki parça alıp pişirecek olsanız bile, bütün etlerin çözülmesini beklemek zorunda kalabilirsiniz. Kaldı ki, çözüldükten sonra kullanılmayan etler tekrar dondurulmaz çünkü hem lezzetinden hem de besin değerinden çok şey kaybeder; ayrıca mikroorganizma ürer. Dilimlerin her birini zeytinyağı ile hafifçe yağlayın. Sonra birer veya ikişer dilimler halinde naylonlara sarın ve buzluğa koyun.


     Patateslerin filizlenmesin önlemek için

      Patates torbasının içine birkaç adet yeşil elma atın.


     Peynirin uzun ömürlü olmasını istiyorsanız

      Peynirin havayla temasını kesmek için ağzı kapalı bir kaba koyduğunuzda terler. Bunu önlemek için, peyniri kapattığınız yere bir parça şeker koyabilirsiniz. Peynirin buzdolabında kurumaması için ıslak bir tülbente sarın. Kurudukça tülbenti tekrar ıslatın.


     Sandviçleri saklarken

      Artan sandviçleri atmak yerine bir süre daha taze olarak saklayabilirsiniz. Bunun için, sandviçleri taze ve yıkanmış kuru kıvırcık salata yaprağına sarın. Bir tabağa koyup üzerini hafif nemli bir bezle örtün. Bu şekilde buzdolabına kaldırın.


     Sarımsak kokusu ve saklanması

      Sarımsaklı bir yemek yedikten sonra nefesinizin kokmaması için; - Maydonoz yiyin, - Kahve taneleri çiğneyin, - Karanfili deneyin. Saklanması, Saplarını saç gibi örerek saklamak en iyisidir. Böylesi göze güzel görünebileceği gibi bütün sarımsak başları hava alacağından çok uzun zaman saklayabilirsiniz.


     Satın aldığınız balığı hemen pişirmeyecekseniz

      Satin aldığınız balığı hemen pişirmeyecekseniz, parçalara ayrılmıs olarak almayın. Temizlenmiş, bütün olarak alın. Çünkü derisiz et zararlı bakterilere karşı daha açık ve duyarlıdır.


     Kahveyi taze saklamak istiyorsanız

      Satın aldığınız kahveyi taze saklamak istiyorsanız cam kavanoza boşaltıp içine iki adet kesme şeker atin. Ağzını sıkıca kapatın. Kahvenin taze kaldığını göreceksiniz .


     Satın aldığınız kültür mantarlarını

      Satın aldığınız kültür mantarlarını kese kağıdında ağzı kapalı olarak buzdolabının sebze bölümünde saklıyabilirsiniz. En az 2-3 gün tazeliklerini kaybetmezler. Mantarları hiç bir zaman plastik torbada muhafaza etmeyin çünkü yapış yapış olurlar.


     Turşu

      Köpüğü, Kavanozda kaldırdığınız turşuların üzerine bir zaman sonra bir köpük tabakası oluşur. Bunu kaşıkla alın ve turşunun üzerine bir parmak kalınlığında zeytinyağ dökün. Zaman zaman değiştirin. Tuzu, Hazırladığınız turşu, tuzu fazla olduğu için yenemiyorsa, turşunun içine kabukları soyulmuş birkaç tane soğan koyduğunuz sirkeye yatırın ve üç dört hafta bekletin. Tadının düzeldiğini göreceksiniz.


     Yapışan üzümler

      Kuru üzümler uzun süre saklandığında birbirine yapışır ve lezzeti bozulur. Bunu önlemek için, kuru üzümleri havası alınmış bir torbada buzdolabında muhafaza edin. Üzümler çok sertleşirse üzerine sıcak su gezdirin. Daha sonra kağıt havlu koyup, kurulayın.


     Yemekleri saklarken

      Alüminyum folyonun biri parlak diğeri mat olmak üzere iki tarafı vardır. Yiyeceklerin üzerine mat olan tarafı temas etmelidir; zira parlak taraf oksitlenebilir.


     Zeytinyağı saklanışı

      Uzun zaman saklayacağınız zeytinyağının acımasına engel olmak için; - Işıktan uzak bir yere koyun. - İçine biraz toz şeker ilave edin.


    Marul ve kereviz

      Kereviz ve karnıbahar, plastik yerine kağıt torbalarda saklandığında daha uzun süre dayanır.


     Sertleşmiş esmer şeker

     Sertleşmiş esmer şekeri, şeker kabına bir dilim taze ekmek koyarak yumuşatın ya da ihtiyacınız kadar rendeleyin.


    Esmer şekerin sertleşmesini önlemek

      Esmer şekerin sertleşmesini önlemek için şeker kabına bir dilim elma koyun.


     Buzdolabında maydanoz saklamak

      Doğranmış maydanozu, musluğun altında yıkarken bir elbezine bastırırsanız buzdolabında daha uzun süre saklayabilirsiniz. Bu işlem, tüm mayalanma risklerini yok eder.


     Dondurduğunuz sebzelerin

     Dondurduğunuz sebzelerin uzun bir süre tazeliklerini korumalarını istiyorsanız dondurmadan önce kaynayan su içerisine batırarak 2-3 dakika şok haslama yapın, ardından hemen soğuk suya tutun. Suları iyice süzüldükten sonra naylon torbalara doldurup havasını alın ve dondurun.


     Gıdaları saklarken

      Buzdolabında ve derin dondurucuda doğru saklama yöntemleri


     Kahve nemleniyorsa

      Türk kahvesinin nem aldığını farkederseniz, kahve dolu kavanozun içine 1-2 tane kesme şeker koyun.


     Kesik limonlarınız hemen kuruyorsa

      Küçük bir tabağa toz şeker serpin, limonun kesik tarafını şekerin üzerine gelecek şekilde koyun, iki hafta kurumadan saklayabilirsiniz.


     Kesilmiş ve açık havada kalmış sogan

      Kesilmis ve açık havada kalmış soğan zararlıdır. Kullanmadığınız soğan parçalarını saklamayın.


     Kiviler ham ise

      Bir gece boyunca plastik bir torbada elma veya armutla saklayın.


     Kurabiyelerin bayatlamaması için

      Kapağı çok sıkı kapanan teneke bir kutuda, yanlarına bir iki dilim elma koyarak saklayın.


     Küflenmeyen sucuklar için

      Sucukları serin bir yere asmak yetmez. Zamanla üstlerini beyaz bir küf kaplar. Bunu önlemek için zaman zaman sucukların üstünü yarıya kestiğiniz bir limonla silin.


     Unlarınızın böceklenmemesi için

      Unlarınızın böceklenmemesi için, un kavanozunun içerisine bir adet defne yaprağı koyun.